Yozlaştırma ve Sömürü Oyunları
Daha önce kaleme adlığım “Yol Yezitlerinin Yozlaştırma Oyunları” başlıklı yazımda bizden biri gibi görünüp Hakk’ın uhrevî hizmetkârlığını değil, tağutun dünyevî vaatlerinin esaretini tercih eden güruhların inancımızı –kültür adına, bilim adı altında- çeşitli saptırma oyunlarıyla özünden nasıl farklılaştırdığına değinmiştim.
Tespit edebildiğim birkaç önemli yozlaştırma oyununu yazarak insanlarımızın, özellikle istikbalimiz olan gençliğimizin dikkatini bu nokta üzerine yoğunlaştırmayı ve bu sayede düşünen, sorgulayan ve daha sonra hissiyatına güvenerek özüne ulaşan, tağutun bunca kirli oyunu bozarak hakikati bulan bir gençliğe kavuşmayı amaç etmiştim.
Malumunuzdur ve tabiidir ki bu çaba yeterli değildir. Ancak sonraki adımlar için gerekli olan ön hazırlıkları yapmak ve bu işte bizden önce öncü olanlar gibi öncü olmak ve onların mücadele azmini görmek gerekir.
Daha çok ama çok uzun bir yolumuz var. Bu yolda bitmeyen düzlükler, aşılması güç görünen tepeler, geçit vermeyen azgın nehirler var. Lakin biz, İlahî kudretin yardımı ve Hüseynî kıyamın özüyle bu yolda yürüyoruz.
Genelde her Müslüman gencin, özelde her Alevî gencin tarihin ve hâlin yalanlarını ve yanlışlarını görüp “yol yezitleri”nin ve “yezitler”in kirli oyunlarını bozmak için düşünmesi, sorgulaması ve düşlemesi gerekir. Ebedî saadet için, istikbalin İslamî adaletle dolması için “beklenen”in sükûnetle beklenmeyeceğinin, sağlam bir maneviyatın ve fikri mücadelenin gerekliğinin bilincinde olmak ve çabalayanlardan olmak zarurî olmuştur.
Tağutun oyunları, her coğrafya ve her zaman Müslümanlarının zihnini ve kalbini uyuşturmak için değişik kılık, kılıf, paket ve isimlerle çıkıyor karşımıza.
Bir ülkeyi yönetmek için; bir milleti sömürge etmek için; bir toplumu – tağutun Türkçeleştirmesiyle ılımlı- gerçek çevirisiyle uysallaştırılmış, uysallaşmış hâle getirmek için hedefteki insanları, geçmişini ve inancının temellerini oluşturan kaynakların dilini anlamaz hâle getirmek gerekir. Hedefteki milletimizi esir etmek isteyenler önce dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak bahanesiyle ellerinden geldiğince İslamî kavramları atıyor, daha sonra da insanların nasıl oluyor da göremedikleri bir çelişki ile, yerlerine Batılı kavramları getiriyorlar. Böylece hedefte olan toplum maddeciliğin kıskacında yoğrulan Batı’yı maneviyatın kaynağı sanıyor, teknik üstünlüğü gerçek maneviyata tercih eder hale geliyor. Nasıl olmasın ki? Artık gençlik onu hakikate götürecek kavramlardan uzaktır.
Geriye kalan oyunlardan ikisi de şöyle: ahlakî çöküntü oluşturmak, alkol ve uyuşturucu madde ile beyni uyuşturulmuş bir gençlik yani bir istikbal oluşturmak.
Ekonomik şartlar zorlaştırıldıkça insanlar, maddeye mahkûm, maddî açıdan gelecek kaygısı güder hâle geliyor.
“Ekmek aslanın ağzında değil midesinde…” deyimi kabul görüyor. Hatta “Peki ya aslanı gören var mı? O nerede?” denilir hale geliniyor. Kısaca hedef toplumda ekonomik kaygılar, maddî çıkarlar her şeyin önüne geçiyor.
Bütün bu maddî meselelerin kaygısını güden gençlik en verimli zamanlarında SBS-ÖSS-KPSS gibi saçma sapan sınavlarla oyalanıyor. Tüm aşamalar geçilince yaş geliyor 24-25’e. Bununla yetinmeyen birileri gençliği bir sene daha oyalamak için ortaöğretimi 4 yıla çıkarıyor.
Gençliğin en verimli zamanları bir şekilde boş boş geçiştiriliyor. O gençlik yuvasını artık 27–28 yaşlarına gelince ancak kurabiliyor. Bu sayede tağut amaçlarından birine daha ulaşmış oluyor. Hedef toplumun aile yapısıyla birlikte ahlakî yapısı da çöküyor.
Yüksek bir ahlak üzerine gönderilen bir Peygamber’in ümmeti olduğunu söyleyen insan yığınları (!) artık Hüseynî değil, yeziti bir yaşam sürüyor.
“Manevi açıdan batmış olan diyarlarda ilim yapmak tercümecilikten ibaret oluyor, sanayileşmenin montajdan ibaret olduğu gibi…” (Murtaza M.) Bütün bunlar olurken maneviyatın doğduğu yerin insanları bu oyunlardan bîhaber yaşıyor.
Değerli bilgin Murtaza M.’nin de yazdığı gibi genel itibariyle diğer yozlaştırma oyunlarından birkaçı şöyle:
– Mutlak ve vahşi bir baskı rejimi
– Hayatın siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarını kuşatan, gözle görülmez ve oldukça tehlikeli yeni bir tip sömürgecilik
– Dinle dünya arasındaki mesafeyi koruma
– Sözde reformlara rağmen toplumun sınıfları arasında gün geçtikçe artan bir uçurum ve parçalanma
– İslam ülkeleriyle ilişkileri keserek Müslüman olmayanlarla ve açıkçası İsrail gibi İslam düşmanı ülkelerle flört etmek
– Mutlak ve vahşi bir baskı rejimi
– Hayatın siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarını kuşatan, gözle görülmez ve oldukça tehlikeli yeni bir tip sömürgecilik
– Dinle dünya arasındaki mesafeyi koruma
– Sözde reformlara rağmen toplumun sınıfları arasında gün geçtikçe artan bir uçurum ve parçalanma
– İslam ülkeleriyle ilişkileri keserek Müslüman olmayanlarla ve açıkçası İsrail gibi İslam düşmanı ülkelerle flört etmek
Özcan CANPOLAT
The following two tabs change content below.
Özcan CANPOLAT
Latest posts by Özcan CANPOLAT (see all)
- Parolamız! - 06 Kasım 2012
- Dersim Katliamları: Alevi mi, Bektaşi mi? - 06 Şubat 2012
- Gariban - 26 Mayıs 2011
- Alevilik-Namaz-Cami - 21 Şubat 2011
- Açık Çağrı - 23 Ağustos 2010