Parolamız!
En çok özlediğimiz şey değil miydi semaya yayınlan şu seda?
“Eşhedü enne Aliyyen Veliyullah, Eşhedü enne Aliyyen Huccetullah”
“Eşhedü…” ile başlayan her nidada kulaklarım bekler “Aliyyen Veliyullah” sözünü. Her seferinde bir kalp kırıklığı yaşanır sessizce, her seferinde bir hüzün kaplar yüreğimi!
… ve bizce yaşadığımız beldedeki en güzel mimarî yapı “Aliyyen Veliyullah” diye ezan okunan bir mescitti, kerpiçten bile olsa! Hep bunun hayaliyle yaşamadık mı? Duvarlarında o masumların (as), On Dört Masum’un (as), isimlerinin yazılı olduğu tabelalar! Günde beş kere o İlahî huzurda, huzura varmak için üç kere şehre yayılacaktı o kutlu seda “Aliyyen Veliyullah” diyerek. Sırf şu seda duyulsun diye hürce verilmedi mi onca mücadele? Can verildi, kan verildi… Derilerimiz yüzüldü bazı zaman, başlarımız ayrıldı bedenlerimizden! Ama yine de vazgeçmedik “Aliyyen Veliyullah” demekten. Her belde de günahkâr da olsak zaman zaman, yine de haykırdık o kutlu nidayı Gadirhum’dan gelen!
“Eşhedü enne Aliyyen Veliyullah” bir gönül meselesidir, bir duruştur hakkın yanında batıla karşı, bir gözyaşıdır Kerbela’ya uzanan ve bir ahittir alemizerden Gadirhum’a, Gadirhum’dan ana ulaşan. Vallahi hakkın ta kendisidir, vallahi furkandır bu nidaya muhatap Masum (as). O ayırandır hakkı batıldan, cenneti cehennemden, iyiyi kötüden, mümini münafıktan! İnsanlar onun velayetiyle değer kazanır, yine onun velayetidir insanı yücelten! İmamdır, hüccettir, şahıvelayettir!
Ve biliniz vallahi Kerbela’da yapılanlar bu nidanın intikamı olsun diye yapılıyordu! Bunu bilmeyenlerin Kerbela’ya ağladığını söylemesi pek de mutmain etmiyordu gönüllerimizi.
“Eşhedü enne Aliyyen Veliyullah” bir paroladır, hakkın parolası, hakkı batıldan ayıran bir şifre! Ve bu kutlu nida dinin kemale ermesi, âlemlerin yaratılma nedeni, insanların ve cinlerin sınandığı kelimedir! Bu kutlu nida vallahi tevhidi tevhit yapan nidadır! “Eşhedü enne Aliyyen Veliyullah”sız bir nida nakıstır!
“Lâ” ile başlayan söz bir kaledir, insanı ateşten koruyan. Ancak bu kaleye girmek öyle kolay değil; şartı var, şartları var: velayet! Manasını Gadirhum’da bulan, 124 bin peygamberin sözünün kâmil oluşu olan velayet!
Hangi yüzle sesleniyoruz Zamanın Sahibi’ne(as) gel ve ” Eşhedü…” ile başlayan nidayı ihya et diye? Onu özleyen her birey her cuma akşamı bir bayrama hazırlanırcasına hazırlanmadığı sürece bu yaprak misali savrulmamız devam edecektir elbette!
Velayetin son nuru! Biz gafil olsak da yoktur senden başka başımızda bir “veli”, bir “imam”… Sen de kendini gizlemektesin bizden, bizden ötürü bilirim! Ama yoktur derdimizi açacak senden başka, yaramıza çare senden gayri. Duy bu nidayı ve gel artık! Her tarafta duyulsun diye Gadirhum mesajı! Seninle tamamlanacak, dini “kâmil” kılan velayet. Velayet dini kemale erdirdi, velayetin tamamlayıcısı, Allah’ın ahdettiği “nur” da sensin. Bizim gevşekliğimize, basiretsizliğimize, cehaletimize rağmen tamamlanacaktır o nur, onu ağızlarıyla söndürmek isteyen ahmaklara müstahak’ını vererek!
Özlediğimiz o parolanın her beldede ilan edileceği günü getirecek olanın (af) geleceği günü beklemenin verdiği heyecan içinde…
Özcan CANPOLAT
Latest posts by Özcan CANPOLAT (see all)
- Parolamız! - 06 Kasım 2012
- Dersim Katliamları: Alevi mi, Bektaşi mi? - 06 Şubat 2012
- Gariban - 26 Mayıs 2011
- Alevilik-Namaz-Cami - 21 Şubat 2011
- Açık Çağrı - 23 Ağustos 2010