Kur’an Yine Mızrak Başında
Bismihi Teala
İnsanlık tarihinde peygamberler silsilesi hariç Hz.Ali gibi adil, şefkatli ve cesur bir insana rastlamak mümkün değildir. O öyle bir kalbe sahipti ki bir karıncanın ağzından haksız yere bir buğday kabuğunu almayı tüm kainata sahip olma karşılığında bile kabul etmezdi.
O öyle bir cesarete sahipti ki zulmün kökünü kurutmakta hiçbir kınayıcının kınanmasından çekinmezdi; öyle ki bu cesareti, zulme karşı çıkışı ve putperest zalimleri yok edişi, daha sonraları hilafetten uzaklaştırılması için bir bahane oluşturacaktı. Halbuki İlahi ve Kur’anî mantığa göre tam tersi olmalıydı; zulme ve satılmışlığa karşı çıkışı iktidarda olmasını gerektiriyordu.
Onun şefkat dolu bir kalbe sahip oluşu ve zulme karşı acımasız oluşunda kimse tereddüt bile edemez; ama gel gör ki makamperest ve iktidar sevdalıları nefsani emellerine ulaşamadıklarında cemel gibi bir fitnenin fitilini ateşleyerek masum, meşru, hatta en demokratik bir iktidarı, içtihat(!) silahıyla yıkmaya çalıştılar. Hakkın ve halkın tercihine kılıç çeken müflisler, onun fesahat ve belagat kelimeleriyle bütünleşen hikmet dolu nasihatlerine gönül vermeyince, tabii sonuç kaçınılmaz oldu; artık tıkanan kulaklara, kapanan gözlere ve mühürlenen kalplere, Ali sözleri de tesir etmez oldu. Böylece Hayderî darbelerle yüzlerine çekilen maskeleri düştü. İçtihadın(!) iflası, ilan-ı alem olunca, akıl, insaf ve izandan yoksun, cahil bir grup ayetlerle süslenmiş bir tiyatro sahnelemeye çalıştı. Kur’an-ı natıka karşı Kur’an ayetleri bayraklaştırıldı. Müslüman kardeşlerimize(!) karşı Kur’an hakem olsun sloganıyla barış(!) ve insan severlik(!) oyunu sergilendi; ancak yine donuk kafalı ve basiretten yoksunlar, Ali’nin hüccet tamamlayıcı sözlerinden etkilenmedi ve yeşil sarayın dalkavukluğuna soyunarak Muaviye gibi zalim bir sultanın akçeleriyle ceplerini doldurup, onun şeytani vesvesesine kalplerini açarak adalet ve şefkat dolu Ali devletini yıkmak için onur ve imanlarını yeşil saraya vedia bıraktılar.
O günden günümüze kadar yeşil sarayın hakka karşı savaşı hiç durmaksızın devam ediyor. Yeşil sarayın o gün başlattığı batıla hak elbisesi giydirip hak diye basiretsiz insanlara servis edişi, para karşılığı kiralanan haber ravileri ve silahşör kalemler, Ali’den bir zalim portresi sunmaya çalıştılar. Kısmen de başarılı oldular. Çünkü yalancılar yalancıyı sever. Ama Ali’nin çehresi ve siması o kadar berrak ve temizdi ki ne cemel fitnesi, ne basiretsiz harici akımı, ne de yeşil saray dalkavuklarının oyunları onu lekeleyebildi. Ali’nin adaletinden kaçıp Muaviye’nin yeşil sarayına sığınanlar, mağdur edebiyatı yaparak tarihe not düşmek istedilerse de tarih onları kendi çöplüğüne gömdü.
Bu gün Ali adaletini, Ehlibeyt sevgisini şiar edinenlere karşı iktidar sevdalısı saltanat severler, harici yorumlarla Kur’an’a ve Nebevi sünnete sığınanlar(!), Kur’an’ı mızraklara geçirmiş, velayet-i fakih makamına ayet okumaya yelteniyorlar. Bütün bunları yaparken de Beyaz Saray’ın politikalarına borazancılık yapıyor ve harici zihniyetli cahilleri de yanlarına alabilmek için Beyaz Saray’dan yeşil bayrakla çıkıyorlar.
Ticaret metaını Firavun’a kaptıran Belamlar, yeni bir mal – mülk elde etmek için Musa’ya karşı savaşa çıkıyorlar; tabi ki Belam’ın aldatıcılığı, dua ve zikir diliyle.
Belamlar Allah’a yönelip Musa’nın helak olması için dua ediyorlar. Ne gariptir Musa’ya, İsa’ya , Muhammed’e ve Ali’ye karşı çıkanlar, ağzı laf yapan münafıklar, eli kalem tutan sözde okumuşlardır. Aynen Belam, Samiri ve emsalinde olduğu gibi. Velayet-i fakih makamına karşı kalemşörlük yapan Modern Bel’am, Abdüş-Şeytan Suruş, aldatıcı tezini etkin kılmak ve yeşil saraya hoş görünmek isteyen rakkas misali, bu günlerde yine kalemi eline almış Kur’an’ı mızrak başına takmış ve harici zihniyetli cahiller aramaktadır. Sırtını Beyaz Saraya dayamış, yeşil devrim hülyalarını seslendirmektedir.
Bel’amlar bilmelidir ki Ali ve dostlarını iki güzellik beklemektedir, ya onurlu bir hayatla zülme, zalime beyaz ve yeşil saraylara boyun eğmeden yaşamak, yada yeşil saray destekli Mülcemî bir kılıçla likaullaha ulaşamamak.
Suruş ve gibilerine yeşil ve beyaz saraylarda iyi ibadetler diliyor ve müflis tüccarla alışverişimizi kesiyoruz.
Yeşil saraydan günümüze uzanan A.b.d (ul Belam) ve Suruş’a gönül kapılarımız kapalıdır.
Vesselam
Kadir AKARAS
Latest posts by Kadir AKARAS (see all)
- 40 Şehir Sabır - 23 Ağustos 2010
- Kur’an Yine Mızrak Başında - 23 Ağustos 2010
- Niyet Deyip Geçmeyin! - 23 Ağustos 2010