Hz. Ali (a.s)’ın, Oğlu Hz. Hüseyin’e Karşı Övünmesi
Metin GOLBOL
Süleyman bin Mihran’dan, o da Cabir’den, o da Mücahit’ten, Abdullah bin Abbas’tan naklen, Resulullah (saa) şöyle buyurdu: Göğe yükseldiğimde Cennetin kapısına şöyle yazılı olduğunu gördüm: Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed Allah’ın Resulüdür, Ali Allah’ın velisidir, Hasan ve Hüseyn Resulullah’ın torunlarıdır, Fatımat’üz Zehra Allah’ın safvetidir, bunları inkar eden ve onlara buğz edene (kin güdene) Allah’ın laneti olsun. “Bir gün Resulullah (s.a.a) oturmuştu ve yanında da İmam Ali bin Ebi Talib (a.s) bulunuyordu. O sıra Hz. Hüseyin içeriye girdi. Resulullah (s.a.a) onu yanına oturtarak iki gözünün arasını ve dudaklarını öptü. Hz. Hüseyin o sıralar altı yaşındaydı. Hz. Ali Resulullah’a dönerek ona şöyle bir soru sordu: “Ey Resulullah, oğlum Hüseyn’i seviyor musun?” Allah Resulü buyurdu: Nasıl sevmem, oysa o benim vücudumdan bir parçadır.” Hz. Ali (a.s) arz etti: “Ey Resulullah, hangimizi daha çok seviyorsun, beni mi, Hüseyni mi?” Hz. Hüseyin araya girerek şöyle dedi: “Babacığım kimin şeref ve fazileti daha yüce olursa, onu daha çok sever ve makamı ona daha yakın olur.” Hz. Ali oğluna hitaben şöyle dedi: “Ey Hüseyn benimle fazilet yarışmasına girer misin?” Hz. Hüseyn de “Evet babacığım, eğer istiyorsan!” diye cevap verince Hz. Ali ona şöyle buyurdu: “Ey Hüseyn, ben Müminlerin Emiri’yim; ben sadıkların diliyim, ben (Muhammed) Mustafâ’nın veziriyim; ben Allah’ın ilminin hazinedarı ve insanlar arasından seçtiği kimseyim; ben cennete en önce gidenlerin öncüsüyüm; ben Resulullah’ın borcunu ödeyecek kimseyim; ben o kimseyik ki amcası cennette efendidir, ben o kimseyim ki cennette meleklerle birlikte uçar… Ben Resul’ün kadısıyım…Ben tenzil (Tevbe) süresini Allah-u Teala’nın emriyle Mekke ehline taşıyanım. Ben Allah’ın kulları içinde seçtiği kimseyim. Ben Allah’ın “Allah’ın ipine topluca sarılın”(Ali İmran 103) buyruğuyla kullarına tutunmalarını emrettiği onun kopmaz ipiyim. Ben Allah’ın parlayan yıldızıyım. Ben gök meleklerinin kendisini ziyaret ettiği kimseyim. Ben Allah’ın konuşan diliyim(1) Ben Allah-u Teala’nın yaratıklarına olan hüccetiyim. Ben Allah’ın güçlü eliyim. Ben Allah-u Teala’nın göklerdeki yüzüyüm. Ben Allah’ın zahir olan tarafı (yanı)yım(Zümer 56.Ayete işaret). Ben o kimseyim ki hakkımda Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “… Onlar kadirleri yüceltilmiş kullardır. Onlar Allah’ın sözünün önüne geçmezler, hep O’nun emriyle hareket ederler.” (Enbiya, 26-27)Ben Allah’ın asla kopmayan sağlam kulpuyum. Allah duyandır, bilendir. (Bakara 256. Ayete işaret) Ben Allah’ın girilmesi gereken kapısıyım. Ben Allah’ın sırat üzerindeki sancağıyım. Ben Allah’ın eviyim, kim ona geçerse emanda olur; kim benim velayetime ve sevgime tutunursa, cehennemden emanda olur. Ben ahdi bozanlarla (Cemel ehli olan Ayşe, Talha, Zübeyr ve askerleri) adaletten sapıp zulmedenlerle (Muâviye ve yandaşları) ve dinden çıkanlarla (haricilerle) savaşacak kimseyim. Ben kafirleri öldürenim. Ben yetimlerin babasıyım, ben yaşlı kadınların sığınağıyım. Ben o kimseyim ki kıyamet günü velayetimden birbirlerine soracaklar.(Nebe 1.Ayete işaret) Allah buyuruyor ki: “O gün nimetlerden sorulacaksınız” (Tekasür 8) Ben Allah-u Teala’nın yaratıklarına bahşettiği onun nimetiyim. Ben o kimseyim ki hakkımda Allah-u
Teala buyurmuştur ki: “Bugün size dininizi tamamladım, nimetimi tamamladım ve ve size din olarak İslam’a razı oldum.” (Mâide, 3) Her kim beni severse, dini kamil olmuş bir Müslüman ve mümin olur. Ben o kimseyim ki benimle hidayet buldunuz (Rad 7.Ayete işaret)(2) . Ben o kimseyim ki Allahu Teala benim ve düşmanım hakkında buyurmuştur ki: “Ve durdurun onları, şüphe yok ki onlar sorguya çekileceklerdir.” (Sâffât, 24) Yani Kıyamet günü benim velayetimden (sorguya çekileceklerdir.) Allah-u Teala’nın Gadir-i Hum günü onunla dinini tamamladığı Büyük haber benim. (Nebe’, 2. Ayete işaret) Ben o kimseyim ki Allah Resulü (s.a.a) hakkımda “Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır” buyurmuştur. Ben müminin namazıyım; ben Hayye alas-salât, ben Hayye alal-felâh; ben Hayye ala Hayril-amel (ben; namaza, kurtuluşa, en hayırlı amele gelin) (Sözlerinin sırrıyım). Ben o kimseyim ki düşmanım hakkında Allah-u Teala şu ayeti indirdi: “Bir isteyen, gelip çatacak azâbı istedi. O azâbı ki kâfirlerin başından defedecek yok.” (Meâric, 1-2) maksat benim velayetimi inkar edendir ki-o da Yahudi olan Nu’man bin el-Hâris’tir, Allah’ın laneti onun üzerine olsun. Ben insanları havuz(Kevser)’a çağıranım; benden başka müminleri çağıran var mı? Ben evladımdan olan temiz imamların babasıyım. Ben kıyamet günündeki adalet terazisiyim. Ben dinin reisiyim.
Ben, müminleri hayırlara ve Rabbimin bağışına götüren öncüyüm. Ben o kimseyim ki Kıyamet gününde (cennet) ashabı benim dostlarımdır; onlar ki benim düşmanlarımdan uzaktırlar; onlar ki ölüm anında korkmaz ve üzülmezler ve kabirlerinde azap edilmezler. Onlar, şehitler ve sıddıklardır ki Rab’lerinin indinde sevinecekler. Ben o kimseyim ki şialarım (yandaşlarım)’dan Allah’ın ve Resulü’nün sevmediğini sevmemeleri için söz alınmıştır, isterse babaları veya evlatları olsun. Ben o kimseyim ki Şialarım (Yandaşlarım) hesapsız cennete gireceklerdir. Ben o kimseyim ki şialarımın isimlerinin yazılı olduğu divana sahibim. Ben müminlerin yardımcısı ve Alemlerin Rabbinin indinde şefaatçileriyim. Benim iki kılıçla (Zülfikar) çarpışan, benim iki mızrakla vuran. Ben Bedir ve Hüneyn gününde
kafirleri öldürenim. Ben Uhut’ta düşman askerinin başına bela kesilen kişiyim. Ben Ahzap (Hendek) günü İbn-i Abdüved’i –Ki Allah ona lanet etti- vuranım. Ben Amru ve Merhab’ı (Hayber’in en büyük yiğidi) öldürenim. Ben Hayber yiğitlerini öldürenim.
Ben o kimseyim ki hakkımda Cebrail el-Emin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Zülfikar gibi kılıç yok ve Ali gibi yiğit yoktur.” Ben Mekke fethinin
sahibiyim. Ben Lat ve Uzza’yı kıranım. Ben Büyük Hubel ve Menât adlı putları yok edenim. Ben Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem’in omzuna çıkıp putları kıranım. Ben “Yeğûs, “Yaûk” ve “Nesra” (adlı putları) kıranım. Ben Allah yolunda kafirlere savaşan kimseyim. Ben (rükû’da) yüzüğünü sadaka veren kimseyim. Ben (Hicret gecesinde) Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem’in yatağına yatıp nefsimle onu müşriklerden koruyanım. Ben o kimseyim ki cinler benim kudret ve heybetimden korkarlar! Ben o kimseyim ki onunla Allah’a ibadet edilir. Ben Allah’ın tercümanıyım.(3) Ben Allah’ın sancağıyım. Ben Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem’in ilminin heybesiyim. Ben Resulullah (saa)’tan sonra Cemel ehli (Ayşe, Talha ve askerleri) ve Sıffin ehliyle (Muaviye ve yandaşları) savaşacak kimseyim. Ben Cennet ve cehennemi bölenim”Söz buraya varınca Hz. Ali (a.s) sustu. Allah’ın Resulü (s.a.a) söze başlayıp şöyle buyurdu: “Ey Eba Abdillah (il-Hüseyn), duydun mu babanın söylediklerini? Daha bunlar, onun faziletlerinin onda birinin onda birinin onda biridir ancak. Bunlar bir milyon faziletten sadece bir kaçıydı. O bundan da yüce birisidir.”Bunun üzerine Hz. Hüseyin şöyle dedi: “Bütün övgüler Allah’a mahsustur ki bizi mümin kullarının çoğundan ve bütün yaratıklarından üstün kıldı. Dedemizi de tenzili, tevili, sıdkı ve Cebrâil-i Emin’le konuşmayı tahsis etti. Bizi seçtiği kullarının en güzidesi ve bütün yaratıklarının en üstünü karar kıldı.” Sonra şöyle devam etti: “Saydığın faziletlere gelince ey Emir-el Mu’minin, sen bütün bunlarda sadık ve eminsin!”Burada Allah Resulü Hz. Hüseyn’e dönerek “Yavrum, şimdi de sen faziletlerini zikret” buyurdu. Hz. Hüseyin şöyle buyurdu: “Ey babacığım, ben Ali b. Ebi Tâlib’in oğlu Hüseyn’im. Annem alemlerin kadınlarının efendisi Fâtımet-üz Zehrâ’dır. Benim dedem, bütün Âdem oğullarının efendisi Muhammed-ül Mustafâ’dır ve bunda hiç bir şüphe yoktur. Ey Ali, benim annem senin annenden daha faziletlidir Allah indinde ve bütün insanların nezdinde! Benim dedem senin dedenden daha hayırlı ve Allah indinde ve bütün insanların nezdinde daha faziletlidir!…Ey Ali, sen Allah indinde benden daha faziletlisin, ama ben baba , anne ve dede açısından daha büyük bir iftihara sahibim!” Ravî diyor ki söz buraya varınca, Hz. Hüseyin babasının boynuna sarıldı ve onu öpmeye başladı. Hz. Ali de Hüseyn’i öperek şöyle diyordu: “Allah senin şeref ve iftiharını, ilim ve hilmini daha da artırsın! sanazulmedenlere Allah lanet eylesin ey Ebâ Abdillah!” Sonra Hüseyn (a.s) dönüp Resulullah (s.a.a)’in kucağına oturdu.”
Kaynak:
(Şâzân Bin Cibrîl el-Kummî “el-Fedâil” kitabı S.84-85-86 Dâr’ür Radıy H.1368
Kum Bas.; es-Seyyid Haşim el-Behrani (Ö.H.1107) “Hilyet’ül Ebrâr fi Ahvâl
Muhammed ve âlihil Athâr” S.123-127 Müesseset’ül Mearif el-İslamiyye;
eş-Şeyh Ebul Hasan el-Mirandi “Mecma’ün Nureyn” S.192-194)
Dipnotlar:
(1) Müminlerin Emiri Hz. Ali (as), ashabından Selman, Mikdat vs. ashabı ile
bulut üzerinde yükseldikten sonra şöyle buyurdu: “Ben Allah’ın yeryüzündeki
gözüyüm, ben Allah’ın yaratıkları üzerine onun diliyim, ben Allah’ın
sönmeyen nuruyum, ben içinden geçilmesi gereken kapısıyım, ve onun
yaratıkları üzerine onun hüccetiyim”
(el-Meclisi “Bihar’ül Envar” C.27, S.34)
Ebu Cafer’den, Hz. Ali aleyhisselam şöyle buyurdu:
“Ben Allah’ın yüzüyüm, ben Allah’ın yanıyım (yakınıyım) Evvel benim, Âhir
benim, Zâhir benim, Bâtin benim, ben yeryüzünün varisiyim, ben Allah’ın
yoluyum….”
(El-Meclisi “Bihar’ül Envar” c.39, s.349 / Rical’ül Kaşi s.211 / Marifet
Ahbâr’ür Ricâl S.138 / Şeyh Tûsi “İhtiyâr Marifet’ür Ricâl” C.2, S.471 /
es-Seyyid el-Hûi “Mucem Ricâl’ül Hadîs” C.8, S.31; C.19, S.250 / Muhammed
Ali el-Abtahi “Tehzib’ül Mekâl” C.5, S.392)
Ena vechullah ve aynullah ve yedullah ve kalbullah.
Et-Tebrizi el-Ansâri “el-Lemat’ül Beydâ” S.72-73
Haşim bin Ebi Ammar dedi ki: Hz. Ali’nin şöyle buyurduğunu duydum:
“Enâ aynullâh, ve enâ yedüllâh, ve enâ cenbullâh, ve enâ bâbullâh”
Meali: “Ben Allah’ın gözüyüm, ben Allah’ın eliyim, ben Allah’ın yanıyım, ben
Allah’ın kapısıyım”
(el-Meclisi “Bihâr’ül Envâr” C.24, S.194 / Muhammed er-Rişehri “Mizân’ül
Hikme” C.1, S.143-144 / Mevla Muhammed Salih el-Mazenderani “Şerh-i Usul’ul
Kâfi” C.4, S.225 / Muhammed bin Hasan el-Saffar “Besâir’üd Derecât” S.81 /
Şeyh el-Hüveyzi “Tefsir-i Nur es-Sıkleyn” C.4, S.494; C.5, S.61 / Küleyni
“el-Kâfi” C.1, S.145)
İmam Ebi Abdullah (Cafer es-Sâdık) şöyle buyurdu: İmam Ali Aleyhisselam
şöyle derdi:
“Enâ ilmullâh, ve enâ kalbullâhil vâi, ve lisânullâhin nâtik, ve aynullâhin
nâzira, ve enâ cenbullâh ve enâ yedullâh”
“Ben Allah’ın ilmiyim, ben her şeyin üstünde duran Allah’ın kalbiyim, ben
Allah’ın konuşan diliyim, ben Allah’ın gören gözüyüm, ben Allah’ın tarafı
(yanı)’yım, ben Allah’ın eliyim”
(el-Meclisi “Bihâr ’ül Envâr” C.24, S.198 / Muhammed bin el-Hasan bin Furuh
es- Saffâr “Besâir’üd Deracât” S.64 / Şeyh Saduk “et-Tevhîd” S.164 /
Nimetullah el-Cezâiri “Nur’ül Berâhin” C.1, S.414 / Şeyh Ali en-Nimâzi
“Müstedrek Sefinet’ül Bihâr” C.8, S.568 / Muhammedi er-Rişehri “Mizân’ül
Hikme” C.1, S.143-144 / es-Seyyid Radi el-Musevi el-Müstanbat “el-Katra fi
Menâkıb en-Nebi vel-İtra” C.1, S.135 Mektebeti Neynova al-Hadisa Tahran
Bas./ Enis Emir “Kuran’da Ehl-i Beyt” S.243)
(2) “Sen ancak ve ancak bir uyarıcı-korkutucusun ve her kavmin bir hidayete
eriştiricisi vardır” (Rad Süresi 7. Ayet)
Hz. Ali (as) bu ayet için şöyle buyurdu: “Uyarıcı-korkutucu Resulullah
(saa)’tır, hidayete eriştiren de benim.”
(el-Hakim Nişaburi “el-Müstedrek ala Sahihayn” c.3, s.129 el-Hakim burada
diyor ki: Bu hadisin isnadı sahihtir. Ama ihraç etmemişler (Buhari ve
Müslim ) /el-Heysemi “Mecma’üz Zevaid” c.7, s.41 / el- Müttaki el-Hindi
“Kenz’ul Ummal” c.1, s.251 / el-Tabari “Cami’ul Beyan” tefsiri c.8, s.108 /
İbn-i Asakir “Tarih-i Dimaşk” c.2, s.416 / Suyuti “ed-Derr’ ül Mensur”
tefsiri c.4, s.608)
Abdullah bin Abbas dedi ki: “Sen ancak ve ancak bir uyarıcı korkutucusun
ve her kavmin bir hidayete eriştiricisi vardır” (Rad Süresi 7. Ayet) ayeti
indiği zaman, Resulullah (saa) şöyle buyurdu: “Uyarıcı-Korkutucu benim,
Hadi (Hidayete Eriştiren) de Ali’dir, ey Ali, hidayete varmak isteyenler,
ancak seninle hidayeti bulurlar”
(el-Suyuti “ed-Derr’ül Mensur” tefsiri c.4, s.45 / Tefsir-i İbn-i
Kesir c.3, s.502 / Tefsir-i Tabari c.13, s.108 Hadis No: 20161 /
el-Fahrettin Razi “Tefsir-i Kebir” c.19, s.14 / el-Hakim “Müstedrek
es-Sahihayn” c.3, s.129 /el-Alusi “Ruh’ul Meani” c.13, s.97 / ez-Zerendi
“Nazım Dürer es-Simtayn” s.90 / el-Haskani “Şevahid’üt Tenzil” c.1, s.293 /
el-Sabbağ el-Maliki “Füsul el-Mühimme” s.107 / eş-Şeblenci “Nur’ül Absar”
s.71 / el-Hamvinieş-Şafii “Feraid es-Simtayn” c.1, s.148 / el-Müttaki
el-Hindi “Muntahab’ul Kenz” c.5, s.34 / İbn-i el-Cevzi “Zad’ül Mesir” c.4,
s.307 / el-Künci eş-Şafii “Kifayet üt-Talip” s.233 / İbn-i Asakir eş-Şafii
“Tarih-i Dimaşk” c.2, s.416 Hadis No: 923 / el-Zehebi “Mizan’ül İtidal” c.1,
s. 482 /el-Askalani “Lisan’ül Mizan” c.2, s.199 / el-Kunduzi el-Hanefi
“Yenabi’ül Mevedde” s. 238 / Ebu Naim “Nur’ül Müşteal” s.119)
(3) İmam ül Masumin kerremallahu vecheh buyurdu ki:
“Ena tercüman vahyüllah, ve enel masum min indillah.”
Meali: “Ben Allah’ın vahyinin tercümanıyım, ben Allah tarafından masum
kılınan kişiyim.”
(Şerh-i İhkak’ul Hak C.7, S.609; Muhammed Salih et-Tirmizi “Menakıb-ı
Murtadaviyye” S.135)
Merhaba canlar.
Sürçü lisan edersem affola.Hak ilminden nasiplenmeyen birinin yanlış yapması kaçınılmazdır.
Yukarıdaki metin,Hz.Ali efendimizin özelliklerini anlatması bakımından çok yararlı.Şah-ı Merdan’a,Allahın güzel sıfatlarının hepsi yakışır.Fakat konunun ele alınış biçimi beni şaşırttı.Yazıda,Hz.Ali bu özelliklere sahip olduğu için övünüyormuş gibi geldi bana.Allah’ın aslanına kibirin yakışmayacağını düşündüğüm için bu duruma üzüldüğümü söylemek istedim.Şahımızın meziyetleri başka türlü de anlatılabilirdi.
Saygılarımla