Hadislerde Ehli Beyt
Resul-u Ekrem (sav) buyuruyorki:
a) Ehl-i Beyt’in (as) Fazilet ve Üstünlüğü:
1-“Biz nübüvvet ağacının meyvesi ve risalet madeninin Ehl-i Bey’iyiz; mahlukat içerisinde benden başka Ehl-i Beyt’imden üstün olan birisi yoktur.”
2-“Şüphesiz Allah-u Teala, bütün fazilet, şeref, cömertlik, cesaret, ilim ve hilmi bende ve Ehl-i Beyt’imde toplamıştır; ve muhakkak ahiret bizim içindir, dünya da sizin için.”
3-“Hiçbir kimse biz Ehl-i Beyt’e kıyas edilemez.”
b) Ehl-i Beyt’in (as) Çizgisi ve Yolu:
4-“Ey İnsanlar! Hiç şüphesiz fazilet, şeref ve üstünlük Allah’ın Resulü’ne ve onun zürriyetine (Ehl-i Beyt’ine) aittir; öyleyse batıl (yollar-görüşler-şahıslar) sizi alıp kendisiyle götürmesin.”
c) Ehl-i Beyt’in (as) Ümmet Arasındaki Konumu:
5-“Benim Ehl-i Beyt’im, Nuh’un gemisi gibidir; kim ona binerse kurtulur ve kim ondan geri kalırsa boğulur; ve (yine) Ehl-i Beyt’im sizin (müslümanların) aranızda, Beni İsrail (kavminin) “Hıtta” kapısı gibidir; kim o kapıdan girerse bağışlanır.”
6-“Yıldızlar (denizlerde yolunu kaybedenlerin) boğulmaktan emanda kalmalarına (kurtulmalarına) vesiledir; benim Ehl-i Beyt’im ise ümmetimin ihtilaftan emanda kalmalarına vesiledir. Bu yüzden Arap’tan bir kabile onlarla muhalefet ederse ihtilafa düşer ve şeytanın hizbinde yer alır.”
7-“Benim Ehl-i Beyt’imi kendi aranızda, vücuttaki baş ve baştaki iki göz gibi kabul edin. (Tabiatıyla) Baş, gözler olmadan yolunu bulamaz.”
d) Ehl-i Beyt’in (as) İlim ve Hikmeti:
8-Resul-u Ekrem (sav) Kur’an ve Ehl-i Beyt’ine işaret ederek:
“O ikisinden öne geçmeyin, yoksa helak olursunuz; onlardan geriye de kalmayın, yoksa helak olursunuz. Onlara (Ehl-i Beyt’e) bir şey öğretmeğe kalkışmayın; zira onlar sizden daha bilgilidirler.”
e) Ehl-i Beyt (as) İmamları:
9-“Benden sonra hepsi Kureyş’ten olan on iki halife olacaktır.” (Cabir ibn-i Semure diyor)
10- Cabir ibn-i Abdullah-ı Ensari, Resul-u Ekrem’den şöyle naklediyor:
“Ey Cabir, benim vasilerim ve benden sonra müslümanların İmamları; önce Ali’dir, sonra Hasan, sonra Hüseyin, sonra Ali ibn-i Hüseyin, sonra “Bakır” olarak meşhur olacak Muhammed ibn-i Ali; -ey Cabir, sen onu (İmam Bakır’ı) göreceksin, onunla karşılaştığın vakit benim selamımı kendisine söyle- sonra Cafer ibn-i Muhammed, sonra Musa ibn-i Cafer, sonra Ali ibn-i Musa, sonra Muhammed ibn-i Ali, sonra Ali ibn-i Muhammed, sonra Hasan ibn-i Ali, sonra da Kaim (Mehdi)’dir. O, hasan ibn-i Ali’nin oğludur. Allah onun eliyle yeryüzünün doğusu ve batısını fetheder. O, kendi dostlarına o kadar gizli kalır ki, artık Allah’ın, kalplerini iman ile imtihan ettiği kimselerden başkası onun imametine inanmakta sabit kalmaz.”
f) Ehl-i Beyt’i (as) Tanımak:
11-“ Biz Ehl-i Beyt’i sevmeye önem verin. Zira hiç şüphesiz, bizi sevdiği halde ölen birisi bizim şefaatimiz ile cennete girecektir. Canım elende olan’a (Allah’a) andolsun ki, bizim (Ehl-i Beyt’in) hakkımızı tanımadan, hiçbir kula, yaptığı amel fayda vermez.”
g) Ehl-i Beyt’i (as) Sevmek:
12- İbn-i Abbas’tan şöyle nakledilmiştir:
“Ey peygamber, de ki: Ben onun (risaletin tebliği) karşılığı olarak, sizden yakınlarımı sevmekten başka hiçbir ücret ve mükafat istemiyorum.” Ayeti nazil olduğu vakit, müslümanlar: “Ey Allah’ın Resulü, sevgileri bize vacip olan akrabaların kimlerdir?” diye sorduklarında: “Ali, Fatıma ve iki çocukları (Hasan ve Hüseyin) dır.” buyurdu.”
13-“Her şeyin bir esası vardır; dinin esası da biz Ehl-i Beyt’i sevmektir.”
14-“Bilin ki, kim Al-i Muhammed’in (Peygamber’in Ehl-i Beyti’nin) sevgisi üzere ölürse, şehid olarak ölmüştür; kim Al-i Muhammed’in sevgisi üzere ölürse, (günahları) bağışlanmış halde ölmüştür; Al-i Muhammed’in sevgisi üzere ölen tevbe etmiş şekilde ölmüştür; Al-i Muhammed’in sevgisi üzere ölen, İmanı kamilleşen bir Mü’min olarak ölmüştür; Al-i Muhammed’in sevgisi üzere ölen kimseyi, (önce) ölüm meleği, sonra da Münker ve Nekir cennet ile müjdeler; Al-i Muhammed’in sevgisi üzere ölen kimse, bir gelinin kocasının evine uğurlandığı gibi cennete doğru uğurlanır; Al-i Muhammed’in sevgisi üzere ölen kimse için kabrinde cennete doğru iki kapı açılır; kim Al-i Muhammed’in sevgisi üzere ölürse, Allah onun kabrini rahmet meleklerinin ziyaret yeri yapar; Al-i Muhammed’in sevgisi üzere ölen kimse, (Resulullah’ın) sünneti ve (hak) cemaatının çizgisinde ölmüştür; kim Al-i Muhammed’in buğzu ve düşmanlığı üzere ölürse, kıyamet günü alnına “Allah’ın rahmetinden umudu kesilmiştir” diye yazılı olarak mahşur olur; Al-i Muhammed’in buğzu ve düşmanlığı üzere ölen bir kimse kafir olarak ölmüştür; Al-i Muhammed’in buğzu ve düşmanlığı üzere ölen kimse hiçbir zaman cennet kokusunu almıyacaktır.”
h) Ehl-i Beyt’e (as) İtaat Etmek Ve Onların Çizgisinde Yürümek
15-“Kim kurtuluş gemisine binmeyi, güvenilir bir kulptan tutmayı ve sağlam bir ipe sarılmayı severse, Ali’yi sevsin; onun düşmanıyla düşman olsun; ve onun evladından olan hidayet imamlarına uysun; zira onlar benim halifelerim ve vasilerim ve benden sonra Allah’ın yarattıklarına olan hüccetleri, ümmetimin efendileri ve takvalıları cennete rehberlik eden kimselerdir. Onların hizbi, benim hizbim ve benim hizbim Hizbullah’tır. Onların düşmanlarının hizbi ise, Hizbuşşeytan’dır.”
i) Peygamber’e (sav) Ve Ehl-i Beyt’ine (as) Salavat Getirmek
16-“Bana kesik salavat getirmeyin.” Kesik salavat nedir? dediler. Buyurdu: “Allahumme Salli ala Muhammed” deyip durmanız. (Kesik ve sonuçsuz salavat olur) Salavatı şöyle söyleyin: “Allahumme Salli ala Muhammed’in ve ala Al-i Muhammed (Ey Allah! Muhammed’e ve Muhammed’in Ehl-i Beyt’ine rahmed eyle).”
17-“Kim bir namaz kılar ve onda (namazında) bana ve Ehl-i Beyt’ime salavat getirmezse, o namaz ondan kabul olmaz.”
j) Ehl-i Beyt’i (as) Ziyaret Etmek
18-“Kim beni vefatımdan sonra ziyaret ederse, hayatımda ziyaret etmiş gibi olur. Kim Fatıma’yı ziyaret ederse, sanki beni ziyaret etmiştir. Kim Ali’yi ziyaret ederse, aynı Fatıma’yı ziyaret etmiş gibi olar. Kim Hasan ve Hüseyn’i ziyaret ederse, Ali’yi ziyaret etmiş gibi olur ve kim o ikisinin zürriyetini ziyaret ederse, aynı o ikisini ziyaret etmiş gibi olur.”
k) Ehl-i Beyt’e (as) Tevessül Etmek
19-“Biz kurtuluş gemisiyiz; kum bu gemiye binerse, kurtulur ve kim ondan uzaklaşırsa helak olur. O halde kimin Allah’tan bir haceti, isteği olursa, onu biz Ehl-i Beyt’e tevessül ederek (bizi vasıta kılarak) dilesin.”
20-İbni Abbas şöyle diyor:
“Ben Resulullah’a (sav) Hz.Adem’in, Rabb’inden öğrenip onlarla tevbe ettiği kelimelerin ne olduğunu sorunca buyurdu: “O şöyle yalvardı Rabb’ine: “Muhammed’in, Ali’nin, Fatıma’nın, Hasan ve Hüseyn’in hakkına benim tevbemi kabul eyle.” Böylece (Allah’da)onun tevbesini kabul etti.”
Peygamberimiz Buyuruyorki;
“Ya Ali, SEN BANA İLK İMAN EDENSİN. SEN MUSA’YA HARUN NE MENZİLDEYSE, BANA O MENZİLDESİN. ANCAK BENDEN SONRA PEYGAMBER YOK, SEN DÜNYA’DA DA BENİM KARDEŞİMSİN AHİRET’TE DE BENİM KARDEŞİMSİN.”(Ebu Abdullah Buhari-i, Mağazi kitabı, c.3, s.54; Müslim Bin-i Haccac, Sahih-i Müslim Kitabı, s.236-237; İmam Ahmet bin-i Hanbeli, Müsned, c.1, s.98-118-119; Celaed-dini Suyuti “Tarih-il Hülefa”, s.65; İmam-ı Fahri Razi “Mefatihül Gayb” kitabında)
“GERÇEKTEN BU BENİM KARDEŞİM VE BENDEN SONRA VASİM VE HALİFEMDİR, ONUN SÖZLERİNİ DİNLEYİN VE ONA İTAAT EDİN.” (Tarih-i Taberi, c.1, s.329; Tarih’i İbn’i Kesir, c.2, s.62; Tefsir’ul Gazin, Alauddin şafii, c.3, s.371)
Resulullah(sav), peygamberlik görevinin henüz başlangıcında vuku bulan hadisleri yazdıklarında bu hadiside yazmışlar ve ona Resulullah(sav)’ın mucizelerinden saymışlardır.