Bir Haraplık İzi Var Üstünde

Bu ülkede ne oluyor?

Anlayanınız varsa, beri gelsin allah aşkına…

Suriye ve İran konusunda, belirli merkezlerce servis edilen ‘manipüle’ edilmiş haberleri, millet şaşkın şaşkın izliyor, okuyor.

Olup bitenlere, kimse, bir anlam veremiyor..

Köşe yazarları, bir kaçı hariç, ‘kem küm..’

Aydınları, üniversiteleri sus, pus..

Aktivistleri, STK’ları, sendikaları, milletvekilleri, belediye başkan ve encümenleri; yerel, bölgesel, ulusal ölçekte yayın yapan yazılı, görsel-işitsel, ‘basın meslek ilkeleri’ne uymaya söz
vermiş(!) basın-yayım kuruluşları…

Bakıyorsunuz, koca koca ajanslar, gazeteler, Tv’ler, İsrail’de, AB’de, Amerika’da habercilik yapan yayın organlarının haberlerini ‘takla attırarak’ size yeni habermiş gibi sunuyor….

”Libya’da Kaddafi öyle öldürüldü, Fas’ta kral böyle kaçtı, Suriye’de o oldu, İran’da bu olacak’

İyi güzel de daha önce hazırlanan, planlanan ve servis edilen bu haberlerden size ne?

”Iğdırlı bilge Bahşo’nun deyimiyle, ”ya siz nesiniz, kimden yanasınız?

Haberler sanki haber değil; tamamenbir merkezden servis edilen ‘PİAR’, Halkla ilişkiler, gizli lobicilik, propoganda makinesinden çıkma ‘çakma haber’ler.

Türk medyası, ağız birliği etmişçesine şimdilerde Suriye’ye vuruyor, yakında İran’a da başlarlar.

İçinde ”İslamcı” diye renk verenler de dahil, merkez medyanın yeri, yayın duruşu, ne yazık ki, köklerini binlerce yıllık bir gelenekten alan Anadolu ruhuyla örtüşmüyor.

Yayınlar, ABD, AB, İsrail şer üçlüsü’nün yayınlarına parelel gidiyor.

Gazetelerin, TV’lerin, okuyucusuna, izleyicisine karşı hiç kamusal bir sorumluluğu yokmuş gibi, taraflı yayın diz boyu.

Hele şu son zamanlarda Suriye konusunda coşa gelenler, hiç Bahreyn’de, Yemen’de olup bitenleri görmüyor…

Ya da S. Arabistan’da dökülen onca mazlumun kanına, Sudi petrolünün bir varili kadar dahi önem verilmiyor.

Hani Allah’tan, ulusalda, Nuray Mert, Ali Bulaç, Melih Aşık, Hüsnü Mahli, Rıza Zelyut, bölgeselde, Hasan Tufan, Mustafa Küpeli, Emirali Karaali;
Muhammet Ak, tarzı yazar-çizerlerin arada bir çıkışları da var yani ..

Yine CHP’li bazı milletvekillerinin Suriye izlenimleri olmasa,

Vay bu milletin haline hem de ne vay ki…..

Allahtan şu interne erişimi de var yani. En azından Anadolu’nun bilge halkı kendi başının çaresine en azından internet ortamından bakıyor…

Geçen de yazmıştım.

Burası Anadolu!

Anadolu!!

Amerika daha yokken, Avrupalılar bir birini hem de üç beş yıl değil; yüz yıllar boyu boğazlarken, S. Arabistan’mış, Libya’ymış, bilmem hangi Arap Krallığı’nın esamesi dahi okunmazken Anadolu bilge insanlarıyla bir deniz feneri gibi bütün insanlığı yol ve yön veriyordu.

Anadolu halkı, binlerce yıllık bir öyküden gelen bir halk..

Bir bakmışsınız yüzbinlerce satan gazeteleri almaz olmuş trajlar bir günde dibe vurmuş. İsterseniz dönün geçmişteki Türk medya tarihine bir bakın.

Tv’leri izlememiş, reklam alamayan TV’ler batıvermiş..

Ve asıl ilginç olanı yüzde 50’lere vuran oylar, yüzde 10-15’lere düşmüş.

Anadolu daha olup bitenleri seyrediyor…

Ne yazık ki, Anadolu’nun kimsesiz garibanlarının bu senaryoları hiç izleme şansı bile yok, onların hali daha bir perişan. Anadolu’nun bu yüzünü yazmak isterdim ama inanın hallerini gördükçe ”utancımdan ellerim klavyenin tuşuna vurmak, fotoğraf makinasının denklanşörüne
basmak istemiyor. İnsanlığımdan/insanlığımızdan” utanıyorum.

E, ne yaparsın, özgür Anadolu’nun bağrına bir hançer gibi bir gecede sokuluverilen ‘füze rampaları’nın hedefindeki, Anadolu’nun medeniyet yoldaşı, kavim- kardaşının yaşadığı, İran’ın Hafız’ı, yüzyıllarca evvel bu dostluğu, nezaketi, paylaşımı, kardeşliği, dindaşlığı; sanki bu günlerde yamalı bir bohçaya çevirecek Türk medya yöneticileri ve siyasetçilerini görüyormuşçasına ”………………………….

Gece karanlık,

Önümde güven vadisinin yolu.

Nerde Tûr ateşi?

Görüşme vaatleri nerde?

Kim geldiyse dünyaya

bir haraplık izi var üstünde.

Söyleyin bana:

harabatta,

aklı başında,

biri

nerde?

Beşaret ehli olan

bilir işareti.

Söylenecek neler var neler

de

sır mahremi nerde?

Her zerrenin bin türlü hesabı var seninle.”

Bilgihan Ova