AleviSesi

Alevilik, Hz. Ali (a.s)'ın yolundan gitmektir.

Alevilere Tavsiye Yazılar

Alevileri ve Aleviliği Devletleştirme Süreci

1989 kasımındaki  Özal ve  İzzettin doğan önderliğinde gerçekleştirilen ve 40 küsur kişinin katıldığı söylenen ve  kamuoyunda gölbaşı toplantısı adıyla bilinen toplantıyı saymazsak  ki bu ilkesel bir toplantı olmayıp 4 eğilim stratejisine alevilerin de dahil edilmesini amaçlayan  lokal bir toplantıydı.
Alevilikle ilgili devlet nezdinde ki en önemli adım 1994 yılında atılmıştır.

1994-1995 yılları Devlet içindeki önemli bir çalışma grubunun Alevilik konusunda karar verdikleri dönemeç noktası olmuştur.1994 yılı başlarında söz konusu grup Bolu İzzet Baysal ünv.Rektörü Prof.dr.Orhan Türkdoğan isimli kişiden ‘Anadoludaki Alevi hareketliliğinin  araştırılması’konusunda rapor hazırlamasını istedi.
Söz konusu kişi Sosyo-Antropolojik araştırma grubu kurarak çalışmalarına başladı.Amaç Aleviliğin nereye gittiğinin tesbitiyle,nasıl yönlendirileceğinin belirlenmesi ağırlıklıydı.
Bizlerde birkaç alevi şahıs yada grup bir araya gelip benzer çalışmalar yapmıyor muyuz,doğaldır ki devlet denilen organın içindeki ağırlık grupları da bu konuda sessiz kalmayacaktı.
Geçmişte de Dersim,işçi hareketleri,sünni islami hareketler,konusunda da bu ve benzeri birçok raporlar hazırlanarak kararlar alınmış,pratikler geliştirilmişti.
Hatta 1978 yılında yani 12 eylül darbesi öncesinde darbe kararı verilipte şartların henüz oluşmadığı düşüncesiyle beklemeye girildiği bir tarihte sosyalist hareket içinde bir rapor hazırlanmış ve hazırlama görevi tesadüf ! bu ya aynı şahısa Orhan Türkdoğan’a verilmişti.  Orhan Türkdoğan da dönemin MHP genel başkanı A.Türkeş’e rapor özeti olarak bir mektup yazmış ve mektubunda :’Komünizm gelirse zaten öleceğiz,korkunun ecele faydası yoktur,arkadaşlarımızı cepheye sevk etmenin zamanıdır.Buda ancak sizin görev vermenizle olur’diyerek fikrini özetlemiştir.(Söz konusu mektup 12 eylülü izleyen günlerde MHP genel merkezinde imha edilemeden sıkıyönetim savcılığının  araması sonucu ele geçirilmiş ve Araştırmacı Yalçın Küçük’ün Türkiye üzerine tezler-3 isimli kitabının 508.sayfasında kısa bir metinle aktarılmıştır)
Sonra bildiğiniz yada hatırlanıldığı gibi her gün ortalama 25 kişinin öldürüldüğü kaotik bir dönem yaşanmış ve darbe olmuştu.Neyse işte Alevilik konusunda araştırma yapması istenilen ve geçmişinde de bu konularda başarıları! Olan bu şahıs araştırmasını 1995 yılı içinde bitirdi ve bazı bölümlerini de Alevi-Bektaşi kimliği isimli bir kitapla Timaş yayınlarıyla 1995 ortalarında piyasaya sundu.Bu kitabı okuyanlar belki farketmişlerdir.Türkdoğan kitabının  iki yerinde sunduğu raporun içyüzünü ele veren ipuçlarını yok edemeden kitabını sunmuştur.
Sh:344….Üniversitelerden,devlet kademelerinden,diyanetten ve hacı bektaş veli kültür dernekleri gibi kuruluşlardan ve medyadan olumlu yaklaşımlar başlatılmalıdır.AKSİ TAKTİRDE 12 eylül sonrası ortaya çıkan boşluktan dolayı arayış içine giren alevi gençliği ya EHLİ BEYTÇİLERE yada ESKİ TÜFEKLERİN yada ortamın oluşturduğu NİHİLİZMİN kurbanı olacaklardır….
Demekte ve kitabını da son cümlede son sayfada şu cümleyle bitirmektedir.Bilirsiniz ki son sözler en önemli sözlerdir.
Sh:580 …Hoca Ahmet Yesevi,Hacı Bektaş veli,Yunus Emre ve Mevlana kültü
canlandırılmalı ve kitlelere mal edilmelidir.Alevilerimiz bizim tarihimizin,kültürümüzün,soyumuzun  ve toplum değerlerimizin oluşturduğu insanlardır.Bu nedenle onlara kültürümüzle yaklaşmamız gerekir..’

İşte alevilerin ve aleviliğin devletleştirilmesi temelinde yatan ilke bu şekilde saptanmış ve daha sonra örnekleriyle sunmaya çalışacağım gibi çalışmalar hızlandırılmıştır.Tesbit edilen krıter ANADOLU KÜLTÜRÜDÜR.
Bilerek veya bilmeyerek bu kritere hizmet eden herkes bilmeli ki sistemin istediği,beklediği ve geliştirerek kitlelere mal etmek istediği çerçeve budur.Bu krıtere hizmet etmek iyimidir kötümüdür bu ayrı bir sorundur.Ama herkes  şu anki pozisyonunu gözden geçirerek bu çalışma grubunun tayin ettiği yönün neresinde olduğunu rahatça tespit edebilir.

1994-1995 yılları devamında Alevilik konusunda devletin o ana kadar pasif  duran  ağırlıklı kanadı atağa geçti. Artık ne yapmaları gerektiğine karar vermişlerdi. Öncülüğünü İzettin Doğan’ın yaptığı ve kamuoyunda Cem vakfı olarak bilinen vakıf 1995 yılı haziran ayında istanbulda polat otelde yarı resmi bir toplantı düzenledi. Toplantıya çiçek gönderen dönemin başbakanı Çiller’i Diyanetten sorumlu devlet bakanı Necmettin Cevheri temsil etti ve hükümet sözcüsü ve devlet bakanı Yıldırım aktunada bizzat iştirak etti. Her partiden değişik görevde insanlar bu yarı resmi toplantıya katıldılar. Toplantıda konuşan her iki bakanda artık cemevlerine maddi destek verecekleri sözünü hükümetleri adına verdiler ve bizzat kendileri de orada 2  şer milyar tl verdiler. İzzettin doğan konuşmasında bu gece 485 yıl gecikmiş bir oluşumun resmidir dedi. Toplantıya katılan ve değişik partilerden olan  belediye başkanları da cemevleri yapımı için belediyeleri bünyesinde yer vereceklerini ve diğer illerdeki belediye başkanı olan arkadaşlarına da bunu tavsiye edecekleri sözlerini verdiler. 1995 yılı temmuz ayında nurcu camianın bir kolunun önde geleni Fettullah hoca diye bilinen şahıs izmirde Başbakan Çillerle bizzat görüşerek Cemevleri yapımı konusunda yardım istedi. Ve Çiller’e ‘Bu konuyu artık hafife alamayız,aksi taktirde bu boşluğu şiiler, ateistler, komünistler ,bölücüler,nihilistler vs dolduracak  türünden bilgiler verdi, destek istedi.Kendisinin açıkça değil ama örtülü olarak ve arkadan bu konuda destekçi olacağını yeniledi.
Bilindiği gibi ABD yeşil kuşak projesiyle sovyetlerin nüfuz alanını daraltıcı çalışmaları yıllarca  önce başlatmış ve her ülkede Fethullah türünden insanları güçlendirmiş, desteklemişti. Doğal olarakta böylesine önemli konuda ağırlıklı kanadın üyesi olan bu kişilerde ilgisiz kalmayacaktı. Fethullah ve ekibi bir yandan sünnileştirme çalışmalarına devam ederken arka planda da bektaşileştirme, (anadolu kültürünü hakim kılma) çalışmalarına destek veriyordu.
VE BİNGO !
1994 yılında Cumhurbaşkanı sıfatıyla Demirel ilk defa olarak hacı bektaş şenliklerine katıldı.Alevilerin ihmal edilmiş haklarının verileceğini söyledi.Aynı yıl Anadolu hacı bektaş kültür merkezine arsa tahsis edildi (bu arsa üzerine yapılan cemevi 19.5.1998 yılında Cumhurbaşkanı Demirel ve Başbakan Mesut yılmazın birlikte kestikleri kurdeleyle açıldı.)

1995 KASIMINDA başbakan adına konuşan Yıldırım aktuna cem vakfının K. Çekmece şubesinin açılışında konuştu ve Alevilere cemevi ve diğer gereksinimleri için bütçeye 3 trilyon tl konulduğu müjdesini! verdi. Dahası hiçbir problem  çıkmayacağını ve tüm parti liderleriyle konuşup anlaştıklarını da söyledi.Bütçeye konulan para bir sonraki yıl dağıtılacağı için Çiller bu tarihten başlayarak bütçeyi de beklemeksizin cemevleri yapımı için sadık işbirlikçilere elden ödeme yapmaya başladı. Ankara, istanbul, izmir, malatya ve  çorum’a acilen cemevi yapımında kullanılmak üzere dağıtım yapıldı. Hani bazılarınız hatırlar izleyen yıllarda bir örtülü ödenek davası sürüp gidiyordu ya , cemevlerine harcanan bu paralar 1994-1995 yıllarında o örtülü  ödenekten dağıtılmıştı.(Tabi örtülü ödenek hep buralara gitti demiyorum,Fetullah hocanın azerbeycan ve türkmenistanda da bazı çalışmaları vardı,ve yine sağda solda susurluk tosuncukları birkaç bomba patlatmışlar diye sonradan yazıldı çizildi… devlet sırrı! olduğu için bilemiyoruz tabi,bizimkisi sadece puzzle boşluklarını doldurma olayı…)
Bu arada susurluk aracından eks olarak çıkan  susurluk işbirlikçisi alevi kökenli polis şefi Hüseyin kocadağ da bu cemevi yapımı destekleme çalışmalarında görev almıştı… Ayrıntı olarak bildiriyim ki H.Kocadağ gibi birilerinin eksikliğini gidermek isteyen susurluk şefi Mehmet ağar onun yerini Reha çamuroğlu isimli ve yine alevi kökenli bir tarihçi  bilirkişiyle!!! Doldurmaya çalışıyor… Yanlış okumadıysam R.Çamuroğlu, Mehmet ağar’ın alevilik konusunda sağ kolu olmuş ve Alevileri partiye taşıyacakmış. Bakalım kimleri taşıyabilecek… Akp de Hüseyin Tuğcu, DYP de Reha çamuroğlu, SP de Fermani altun halen görevli işbirlikçi hızır paşalar olarak yerlerini aldılar… Anap, CHP Alevi işbirlikçi sağ kol kontenjanları halen boşta duruyor, duyrulur… Cuntacı ve işkenceci T.SUNALP’İn MDP si ayakta kalabilseydi İzettin doğan efendi hazretleride orada yerini alacaktı eskiden olduğu gibi, neyse halen arayışını sürdürüyor, arayan bulur derler ya inşallah bulacak ve 12 imam davasına ihanet edenlerin isimlerinin yazılı olduğu tarihi zillet sayfasındaki yerini alacak…

Neler Oluyor?

1985 ten sonra yaptığımız bazı analizleri 1995 yılında baskıya sunduğum ‘Alevilere söylenen yalanlar-1,Bektaşilik soruşturması ‘isimli kitabımda kamuoyuna aktarmıştım.
Kitabın 9.sayfasında :

‘Bir grup ise Anadolu Aleviliği kelimeleriyle ifade ettikleri bir saptırma saptamayla BEKTAŞİLEŞTİRME OYUNU oynuyorlar.Alevileri RESMİ DÜZENİN ayrılmaz parçası yapmaya çalışıyorlar.Masallar ve çarpıtmalarla UYUTMA,OYALAMAYA çalışıyorlar…..Bunların hepsi birinci aşamada ONİKİ İMAMCI YAYILIŞI ÖNLEMEK İSTERKEN ikinci aşamada alevi toplumunu belli bir organizeli örgüte yada otoriteye yada belli bir merkeze bağlayarak DENETİM ALTINA ALMAK YÖNLENDİRMEK VE KULLANMAK İSTİYORLAR.

Bir kısmı diyanet içerisinde yer almak isterken bir kısmı da sanki farklı bir çözümmüş gibi diyanet dışında fakat başka bir kuruluştan mesela kültür bakanlığından pay alacak…Herhangi bir bakanlık bünyesine bağlı ve bütçeden pay alan ve adında diyanet kelimesi olmayan Alevi yapılanması isteyenler bulunuyor.Alevi halkın yaşadığı yerlere cemevleri kuralım dedeler yetiştirelim,bütçeden pay alalım diyenler bulunuyor……’diye yazmıştım.

Bu basit bir analizdi,bizimle teorik kavgasını yapanlar 12 imam yolunun yayılmasını önlemek için kültürün din yerine geçmesi ama kontrollü geçmesi gerektiğini düşüneceklerdi.1994 ten itibaren bu proje yürürlüğe kondu.Plan bütçeden milyarlar cemevleri için verildi,belediyeler arsa tahsis etti ama bütün bunlar Sünni Müslümanları kışkırtmamak ve alevileride uyandırmamak için sanki devlete rağmen zoraki dış baskılarla yapılıyormuş havasında sunuldu.

Oysa cemevleri yapımını,dedeler yetiştirilmesini erbakandan,fettullaha ,ecevitten ,Baykal ve çillere kadar herkes destekledi.

Zaten ilk meblağlar Çiller-Erbakan koalisyonunda dağıtılmaya başlandı.İzzettin doğan Ecevit koalisyonunda ikibin dede kadrosu üzerinde anlaşma yaptı,müjdeyi dedelere vererek binlerce dedenin katılımıyla dedeler toplantısı bile yaptı.

Şimdi ABD nin ılımlı İslam projesinin Türkiye-alevi ayağı olan bu projeye AKP de katılıyor.Gündemde adı geçen Bektaşi Reha çamuroğlu çeşitli denemelerden sonra bu iş için uygun bulunan basit bir taşerondur ve diğer Bektaşilerde bu olaya katılacaktır.

Yani anadoluda yaşayan ve kendisini alevi olarak isimlendiren insanlar bizim Bektaşilik dediğimiz bir kültürel sentez etrafında cemevlerinde toplanarak buradan yönlendirilecekler,yönetilecekler,denetlenecekler.Bu nedenle de cem,semah,saz ,dede gibi kültürel unsurlar dinsel ritüeller gibi,ibadete ait normlar gibi halka sunulacaktır.Zaten kültürel altyapısı olan bu unsurların din diye algılanması da kolayca sağlanacaktır.YANİ OLAN BUDUR.

Neler Olacak?

Peki sonrasında ne olacağını biliyorlar mı?Yıllardır bunu göstermeye çalışıyorum.Öncelikle söyleyim ki Niyetler farklı farklı birileri bu formülle Amerika ve yandaşlarının Şiileşme tehlikesi! Diye adlandırdıkları 12 imamcı islami anlayışı önlemeye çalışırken bazıları buralara yani kurulan cemevlerine dede yanında diyanetten Sünni hoca atayıp Sünnileştirerek izole etmeyi düşünüyor,kimisi de bu cemevlerinin islamın dışında yeni bir dinsel anlayış olarak hiristiyanlıkla eşgüdüm içerisinde gelişecek ve AB ile uyuma katkı sağlayacak bir yer olarak düşünüyorlar.İllegal terör eğilimli örgütlerde boş durmayacaklar tabi.Sonuçta cemevlerinin oturduğu her zemin bir mücadele ortamı olacak ve buralarda meydana gelecek nüfuz alanları iç çekişmelere sahne olacak,müthiş başağrıları olacak.Güneydoğuda sorunu olan,ekonomik sorunu olan,işsizlik sorunu olan sivilleşme sorunu olan,demokratikleşme sorunu olan ,gelir dağılımı sorunu olan ülkemizin yeni ve kuvvetli bir iç sorunu daha olacak.

Cemevlerine dede ve zakir atandığında halk ozanıda atanmak gerekecek,Sünni hoca atanmak istendiğinde bazı yerlerde çatışmalar çıkacak,İslam dini yanında yepyeni bir dini anlayış gelişecek palazlanacak,zaten şimdi bile bazı Bektaşi kuruluşları Müslüman olmadıklarını seslendirmeye başladılar bile.Nüfusun %99 u Müslüman dediğiniz ülkede bu oranı dahi telaffuz edemeyeceğiniz gelişmelere doğru gidilecek ve bu hiçte sancısız olmayacak.Bunlar olurken iç ve dış bölücü ve bozguncu güçlerin boş durmayacağını da hepimiz biliyoruz.Onlarında olaya maddi destek ve artniyetlerle girdiğini düşünürseniz nasıl bir belaya karşı koşar adımlarla hem de kendi elimizle gittiğimizi görürsünüz.

Detaylara girmiyorum bu noktada kimseyi iyiniyeti dahi kurtaramayacaktır.

Tehlikeye aldırmayan yada inanmayanlara Osmanlının geçmişte yeniçeri-bektaşi gelişim süreci içerisinde yaşadıklarına bakmayı öneriyorum.Kendi ordusunu 1826 yılında ortadan kaldıracak ölçüde iç savaş yaşayan Osmanlı bu tarihten yaklaşık bir asır sonra kendiside ortadan kalkmıştır.Gazi ve sivas olaylarında da buna yakın tahliller yapılablir.İzin verenler,seyredenler ve katledenler hepsi aynı cephedeiydiler.Yani bu formül Türkiyeye zarar verecek , bölecek bir formüldür ve bunu aleviler değil Aleviler adına piyasaya sürülen ve Siyonist işbirlikçi görsel ve yazılı medyanın desteğiyle flaş isim yapılan taşeronlar ve üç beş oy uğruna AKP iktidarı istemektedir.Başbakanın Abd dönüşü veya işbirlikçi ssudi kraının ziyarete gelişi ardından bu projenin dillendirilmeside belki başka anlamlar taşıyabilir.ÇÜnkü hepimiz biliyoruzki şii gelişimi bu zalimlerce en büyük tehdit olarak algılanıyor.Kimlerin bu işin arkasında olduğunu herkesin düşünmesini öneriyorum.

Neler Olmalı?

Hepimiz doğru bilgiden yana olmalıyız. Halk dalkavukluğundan, popülizmden vazgeçmeliyiz.Bugünkü küçük çıkarlar uğruna geleceği, nesilleri ve mahşerimizi tehlikeye atmamalıyız.

Kuran bize doğruyu gösteriyor. Peygamberimiz ve 12 imamlar bize doğruyu anlatıyorlar. İslamiyette cem, cemevi, semah, saz, dede gibi dinsel unsurlar yoktur.

Bu gerçeği alevi ve Sünni halkımıza anlatmalıyız. Bunu devlet kurumları yapamaz bunu sivil aydın yada örgütlenmeler yapmak zorundadır. Sivil örgütlenmeler bünyesindeki dinsel söylevlerle bunu halka aktarmalıdır. Din diyanetin tekelinde olduğu sürece sivil Müslümanlar böylesi bu tip dengeleri kurmak zorundadır.

Alevi halkı binlerce yıldır kendisini 12 imamcı,Caferi kabul etmektedir ama çeşitli nedenlerle yolunu öğrenememiştir,eğer birileri gerçekten samimiyse insanların dinsel tercihlerini öğrenebilecekleri düzenlemeleri yapmalı yasakları kaldırmalıdır.

Dünyada 300 milyonu aşkın Caferi vardır ve her alevide Caferi olduğunu söylemektedir, o halde buradaki doğal gelişmeyi önlemek için türlü türlü cambazlıklar yapmaya gerek yoktur. Zira İslam dinini az buçuk bilen herkes biliyor ki Hz. Alinin yolunda yada 12 imamların yolunda cem,semah,saz dede gibi unsurlar yoktur.

Bunlar çeşitli kavimlerin kültürel olgularıdır ve kimsenin kültürel unsurları dinsel olgularmış gibi sunmaya yeni yeni bidatlar yada dinler türetmeye hakkı yoktur.

Gerçeği sadece ve yalnızca gerçeği savunmak dahi bu sorunumuzu çözecektir. Kafasında tilki olmayan herkes bu gerçeği bilmektedir.

Cemevi islamın ibadethanesi değildir,islamın ibadethanesi mescid yada camilerdir. Kimsenin yok zikirhane yok tarikathane diye olayı hoşgörmesi kabul edilemez çünkü islamiyette tarikat diye bir olayda yoktur,bunlar kültürlerin hegomanyasından kaynaklanan örgütlenmelerdir.

Kültürlere destek ayrı bir konudur, kültürlerin din gibi sunulması ayrı bir konudur,karıştırılmamalıdır.

Bu ve benzer konularda genelde her Müslüman özelde her Müslüman aydın vebal altındadır.Herkes mahşeri durumunu düşünerek yada öncelik vererek halka doğruyu söylemelidir, hatta Allah rızası söz konusuysa öncelikliyse gerekirse halka rağmen halka doğrular söylenmelidir.

Yıllardır bu görüşlerimi yazıyor ve yayınlıyorum,bize düşen hücceti tamamlamaktır.Başbakanada bizzat mektupla bu işin islama ihanet olduğunu devam ederlerse burada değilse bile mahşerde hesaplaşacağımızı yazdım.Tüm müslümanlara sesleniyorum,bu büyük tuzağın parçası olan herkesle eninde sonunda hesaplaşacağız.Kimse 12 imam yolundan,ehli beyt yolundan korkmamalıdır,Caferilik islami ve doğal bir olgudur,Müslüman müslümanın ancak kardeşidir.Kötüniyetlilere ,cahillere ve iyiniyetli saflara sesleniyorum:

Allah dışında taptığınız hiçbir gücün mahşerde size faydası olmayacaktır. Alevileri kendi haline doğal gelişim sürecine bırakılmasını tavsiye ediyorum.Nihayetinde bu bir seçimdir herkes seçiminin sonucuna mahşerde katlanacaktır,karşılığını alacaktır. ALEVİLERİN KENDİ İÇ BÜNYELERİNDE ÇÖZMELERİ GEREKEN BİR SORUNA DEVLET YADA İKTİDAR MÜDAHİL OLAMAZ, doğal gelişim sürecini etkileyecek her müdahale yeni sorunlar çıkaracak bundan herkes zarar görecektir.

——————————————-

Bugün alevilerin cami yapmasının önünde, bir kısmı yasalardan bir kısmı kişisel insiyatiflerden kaynaklanan onlarca engel bulunmaktadır.

Eğer aleviler cami yapıp sünnileşeceğiz hanefi fıkhını kabul edip camiyi diyanete devredeceğiz derlerse hiçbir engel yoktur.

Ama aksi durumda yada aksi sezildiğinde her türlü engel öne çıkarılmaktadır.

Bu sistem için diyanetli sistem için alevilerin namaz kılıp kılmaması değil kendilerine bağlı olup olmaması önemlidir ki zaten tarihte bunun mücadelesiyle doludur.

Tüzel kişilk oluşturan (DERNEK,VAKIF) yada kuran bir alevinin yada alevi grubun cami yapması için genel anlamda önünde iki yol vardır.

1- Belediyelerin imar çalışmalarında cami olarak işaretlediği yerlere talip olmak ,

2- Bir arsa alıp bunu imarda cami olarak belediyeye düzenletmek,

(Başka önerdiğimiz yine aynı yasallıkta yollarda var tabi bunları dostlara özelde söylüyorum)

Bizim önerdiğimiz 12 imamcı yol için alevilik için namaz ne kadar önemliyse toplu namazda en az o kadar önemlidir. Bazıları henüz bu olgunun farkında değiller
namaz tabiki her yerde kılınır münferit yani bireysel olarakta kılınır ama toplu mücadele ruhunu besleyen en önemli unsur dayanışmayı ruhaniyeti güçlendiren temel unsur toplu kılınan namazlardır ve bunun içinde böyle mekanlara ihtiyaç vardır. Mücadelenin geleceği ve ileriye doğru hareketi için en sağlıklı ve ileri örgütlenme modeli toplu namazdır ve içinde bulunduğumuz şartlarda sırası mı? şeklindeki itirazları asla ciddiye almıyorum.

1980 lerin 2.yarısında bu düşüncelerle Çorumda bir cami derneği kurup belediyeden bir arsaya talip olduk ,mülkiyetini vermediler ama yerini camiye tahsis ettiler o günkü belediye başkanı anaplıydı ve sonraki yıllarda ‘Ne bileyim ben nasıl bir cami yapılacağını? ‘kimin aklına gelirdiki? diyecekti doğrusu ne düşündüğümüzü nasıl bir cami ve nasıl ibadet yapacağımızı kimse sormamıştı bizde söyleme gereği duymamıştık  zaten derneğimizin adı semtin adı olan
‘İpeklik bağları cami yaptırma ve yaşatma derneğiydi’ cami yapılınca isim koyarız diyorduk.

Camiyi ilk haliyle yapıp 1989 yılında ibadete açtık ilk ezanlar ilk namazlar kılınmaya başlandı tabi daha ilk baştan üç vakit ezan okuyorduk ve sesi dışarıdan veriyorduk yine caferi mezhebi üzerine üç vakitte birleştirerek namaz kılıyorduk. Bir müddet sonra o zamana kadar karşılıklı olarak birbirimizi yok saydığımız dönemin çorum müftüsü bizi makamına çağırdı.
Beş altı yönetici gittik, bize camiyi derhal diyanetin emrine yönetimine vermemiz gerektiğini söyledi.

Müftüye,

Camiyi kendimizin kurduğunu yaptığını sünni -hanefi olmadığımızı alevi olduğumuzu bu camide caferi inançlarına göre ibadet edeceğimizi alevi halkımızın ateistlerin elinden kurtarılması için çalışmamız gerektiğini yardım etmeseniz bile köstek olmamaları gerektiğini caferi inancının ne olduğunuda dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım.

Müftü ise;

-Yaptığınız yasalara aykırıdır buna asla izin veremem türünden tavırlar koydu çok ciddi rahatsızlığı olduğu her haliyle anlaşılıyordu kendileri dışında bir din anlayışına sıcak bakmadığını söz hal ve tavırlarıyla yansıtmaya başladı sertleşti dialog ikimizin arasında gelişti ve bende aynı ton ve uslüpla cevapladım.

Yaptığımızın yasal olduğunu din ve vicdan özgürlüğü çevresinde bize karışamayacağını aynı tonda söyledim.

Yyarım saat kadar süren polemiğe varan konuşma dışında kalktık ve odayı terkettik, artık kılıçlar çekilmişti biz aramızda, Ölmek var dönmek yok diyorduk
herşeyi göze almıştık. Anadolu tarihinde aleviyim diyen kişilerin sünni kurumlarınca namaz konusunda böyle bir tartışma yaşadıklarını hiç okumamıştık
çıktıktan sonra başımıza birşey gelirse kalanların yola devam etmelerini bir tutuklanma olayı olursa dışarıda kalanların ailelere göz kulak olması gerektiğini konuştuk, artık karşı tarafın ne hamle yapacağını beklemeye başladık.

İzin almadam namaz kılamazsınız sözüne, Namaz için sizin izninize ihtiyacımız yok  sözüyle karşılık vererek konuşmayı bitirmiştik. Bir müddet sonra polis camiyi bastı ve kanıt olarak gördüğü birçok şeyi topladı ifadeler alındı ve sonra savcılık yönetici arkadaşları çağırdı.

Dernek yöneticilerimiz hakkında ‘mezhepçilik bölücülük ‘ suçlamasıyla şikayet edilmiş ve derneğin kapatılması isteniyordu. Şikayeti yapan tabiki diyanetti
1989 yılında diyanetle aramızda savaş ! başlamıştı.

O ana kadar alevilerin ateistlerin elinde oyuncak olmasında hiç rahatsız olmayan diyanet ALİYYEN VELİYULLAH EZANINDAN RAHATSIZ OLUYORDU…

Kararlıydık asla taviz vermeyecektik ne olacaksa olsun diye düşünüyorduk aslında birkaç kişiydik ama aydın ve öncü olduğumuzu tarihle hesaplaştığımızı biliyorduk, ürkseydik korksaydık yılsaydık vazgeçseydik belkide böyle bir işi için onlarca yıl beklemek zorunda kalacaktık bunun vebalini biliyorduk.

1990-Temmuzunda Nokta dergisi birden bire bizi manşete taşıdı.

‘Yaptığımız İranın oyunuymuş! Alevileri şiileştirmek için bunu iranlılar yapıyormuş!

İşte nokta dergisinin kapak resmi:

 

Artık halen devam eden teorik savaş başlamıştı. Devletin karanlık güçleri harekete geçmiş konuyu ulusal gündene taşımıştı zira onlarda bu çıkışımızın yayılması durumunda alevilerin uyanacağını görüyorlardı.

Biz anadolu alevisiyiz onlar şii sloganını ürettiler zaten daha öncede bu sloganla aydınlar dilekçesi alevi bildirgesi diye bunuı ateist bir gruba yayınlamışlardı.
Halkın bize yaklaşmasını önlemek istiyorlardı basit sloganlarla ve halkı öcü ! ve şeriatçı! iranla korkutmaya çalışıyorlardı.

Çorumda biriki kişi böyle bir devasa olayı düşünecek yapacak değildi ya tabiki arkasında dış güçler ! aranmalıydı.

Aslında bu işi bizzat bizim düşündüğümüzü yaptığımızı biliyorlardı ama böyle bir sunum halk nezdinde daha etkili olacak diye yapılıyordu. O dönemlerde iran öcüydü ve halk korkacaktı nitekim çoğu korktular. Halk içinde irancı humeynici olarak hatta terörist olarak sunulmamız siz anadolu alevisi onlar şii olarak sunulmamız tam bir teorik savaş ilanıydı.

Nokta dergisi Çorum müftüsüylede röportaj yapıyor ve müftü konuşmaların bir kısmını basına yansıtıyordu:

 

Bir yandan savcılığın açtığı soruşturmayla üzerimize gelindi, diğer yandan basınla üzerimize gelindi, bir başka yandan Çorumda sürekli aleyhimize propaganda yapılıyor.
Örgütçü terörist humeynici şii irancı gibi telkinlerle halkla aramıza duvar çekilmeye çalışılıyordu.
Konu TBMM yede getirildi dönemin Anap Çorum vekili Ünal Akkaya kasım-1990 da günden dışı söz alarak dikkatleri üzerimize çekiyor yargıyı kamuoyunu etkilemeye çalışıyordu.
Bbu paraları nereden buluyormuşuz? İki tane ahuntu nasıl besliyormuşuz? Araştırılmalıymış.
Oysa yaptığımız derme çatma bir camiydi kurban parası ve bağışlarla emaneten dört duvar çekip içine girmiştik. Ucuz olsun diye beyaz bir boyayla boyamıştık
(nokta dergisinde resmi var)

İşte TBMM tutanak dergisinden fotokopisini aldığımız ve meclisin aleyhimize harekete geçip incelenmemizi isteyen konuşmanın metinlerini sunuyorum;

 

1989-1990 arasında bir yıl boyunca ankara istanbul gibi zaten çok az sayıda bulunan caferiliği bilen ırak iranda yetişmiş azeri hocalarımızdan cumaları ve bayram günleri için hoca getiriyorduk diğer vakitler ise kendimiz kılıyor kıldırıyorduk bu gelişmeler üzerine cuma ve bayramlarıda dışarıdan hoca getirme işini kestik ve kendi içimizden birisini Allah rahmet eylesin (Eleminli Mahmut Balamanlı hocayı camiye hoca tayin ettik)

Dışarıdan gelen hocalara cuma namazı sonrası pide yaptırıyor ve cumadan sonra birlikte yiyorduk zaten sayımızda 10-15 i geçmiyordu. Nerden bilebilirdikki bu yediğimiz kıymalı pideler meclis gündemine taşınıp hesabı sorulacak.

Tabi meclsiteki ihbardan sonra dernek hesapları içinde bir soruşturma geçirdik hesaplarımız dernekler masasınca didik didik edildi açıklar arandı ve yine savcılığa suç duyurusunda bulunuldu.

Bizleri yıldırmak bıktırmak için herşeyi yapıyorlardı. Hatta dönemin Çorum SHP milletvekili olan babamı Genel başkan Erdal İnönüye şikayet edip şeriatçıları desteklediğini söyleyerek babam üzerindende baskı altına alınmaya çalışılıyorduk zira SHP de politika yapan birisi için din namaz hac şeriatla uğraşan bir oğul çok tehlikeliydi!
Allah rahmet eylesin Zavallı babamın neler çektiğini en iyi ben biliyordum, buna birde vekil olmak için babamı yıkmak isteyenlerin çorumdaki propagandalarını iftiralarını ekleyin. Üzerine üstlük birde bektaş konusunda cem semah saz dedelik konusunda hiç taviz vermeyen tavrımızı ekleyin
vede aleviler içinde yaşıyorsunuz alevisiniz. Durumu görebiliyormusunuz?

Anadolu topraklarında açık açık biz aleviyiz, Hz.Alinin yolundayız Caferiyiz ve bir camimiz olsun fıkhımızı yaşayalım diye kurulan ilk cami Çoruma nasip oldu (bildiğim kadarıyla) ve bu bazı kişi ve kurumların ekolleri ürküttü. Solcular ateistler ürktü çünkü inanan bir toplumu yönlendirme imkanları kalmayacaktı
Sosyal demokratlar ürktü çünkü bizi çantada keklik olarak kullanamayacaklarını biliyorlardı. Sünni grupların bazıları ürktü çünkü kendilerine dinsel alanda rakip görmek istemiyorlardı. Devletin bir kanadı ürktü çünkü bu tip alevilerin koyun olmadıklarını biliyorlardı. Bektaşilerden zaten bahsetmeye gerek yok onlar alevilerin uyanmasını hiç istemediler. Türkiyede etkin uluslararası güçlerde ürktüler çünkü hareketinm büyümesi durumunda eksden kayması yaşanacağını görüyorlardı. Diyanet zaten ürktü çünkü sünnileştirme projesine ilk defa ciddi bir rakip çıkıyordu. Hepsi kendi çapında bize cephe alıp bize karşı proje geliştirmeye başladılar.
Kullandıkları yöntemler belliydi. Kimi savcılığa kimi valiliğe şikayet etti. Kimi halk içinde dedikodular yaymaya çalıştı (irancı humeynici ,onlar şii vs ) Kimi teorik mücadeleye girişti her şeyi çarpıtarak (biz anadolu alevisiyiz,cemimize sazımıza karşı çıkıyorlar) Kimi yalan uydurdu biz güya onların önderlerine küfür ediyormuşuz (hacı bektaşa sünni dedikya bunu halka böyle aktardılar küfür ettiğimizi yayıp halkla bizi karşı karşıya getirmek istediler). Kimileri özellikle sünni parti ve okyanus grupları halkla bağımnızı kesmek için diyanet cami ve bektaşi cemevleriyle bizi kuşatmak istediler. Bakın neler oldu neler (bir kısmını alevileri devletleştirme süreci yazısında yazmıştım)

Savcılığa açılan soruşturmalardan haklı çıktık yasal haklarımız olduğu anlaşıldı ve takipsizlik kararı verildi yani yasal olarak bölücü ve mezhepçi değildik yasal alanda haklılığımız anlaşıldı. Dernekler masası valilik incelemelerindende birşey çıkmadı hesaplar herşey olağan ve normaldi. Bir kaç yıl başımız ağrıdı ama o süreç bitti. Zaten onlar birşey olsun diye bulunsun diye değil bizi ürkütüp korkutup yıldırmak vazgeçirmek teslim almak için bunları yapmışlardı
olmadığını görünce teorik savaşa değişik yönlerden devam ettiler.

Caminin adını İmam Cafer Sadık camii koymuştuk bunu bildirdiğimizde bu bölücülüktür diye reddettiler bizde bunu dava ve tartışma konusu yapmadık Ehli Beyt camii koyduk diye tabela astık ama bu sefer izin istemedik haberde vermedik bozuluyorlarsa gelip tabelayı indirsinler diye laf taşıyan insanlardan haber gönderdik.

Çünkü bu tip eylemlerle bizi halkın gündemine taşımak istemeyeceklerini biliyorduk onların bizi yok sayma politikasını bu şekilde kullandık tabelayı indiremediler ve bizim caminin adı halk arasında Ehli Beyt camii olarak kaldı kabul gördü benimsendi. Bazı yazışmalarda dilekçelerimizde Ehli beyt ismini çizip derneğin adını yazdılarsada bir müddet sonra bundanda vazgeçtiler.

İmam Cafer Sadık ismini koyamayacağımıza ilişkin yazıyı yayınlıyorum yani ülkemizde bir caminin adını alevi düşmanı yavuz koyabiliyorsunuz, Ebuu suud koyabiliyorsunuz, İmamı azam koyabiliyorsunuz ama Cafer Sadık koyduğunuzda bölücü mezhepçi oluyorsunuz.

İşte Atatürkün kurduğu sünni cumhuriyetle biz böyle böyle tanıştık cumhuriyetin sünni olduğunu böyle böyle öğrendik:

 

1991 lerde devletin bir tarafı Prof.Orhan türkdoğan isimlki kişiye görev verdi. Bu şahıs daha öncede kominizmle nasılş mücadele edelim raporunu devlet için düzenlemişti ve raporları 12 eylül aramalarında MHP genel başkanı türkeşin evinde çıkacaktı. Hatta bir mektubunda koministlerle göğüs göğüse doğrudan savaşmalıyız diyordu ve herkes biliyorki o dönemler günde 25-30 gencimiz hayatını kaybetmişti böylesine itibar gören sözü dinlenen birisiydi:

Şimdi ki görevi, ‘Alevilerin Ehli beytçilerin eline düşmesini nasıl önleriz ? )idi.

Bu şahıs 3 4 yıl çalıştı gezdi çabaladı raporunu verdi ve bazı konularıda kitap haline getirdi verdiği raporu bilmiyoruz ama kitabından neler söylediğini anlayabiliyoruz:

 

Bu şahıs çorum müftüsüylede görüşmesinin bir kısmını kitabına koydu bize sünnilik teklif edildiğini ve reddettiğimizi açık açık müftü bu şahsa söylemiş müftü benzer şikayet ve ihbarlarını bu şahsada anlatmış tabi bizi iranın direktifiyle hareket eden kişiler olarak tanıtmayıda ihmal etmemiş. Öyle ya böylesi büyük bir işi kendi başımıza bu küçücük aklımız ve kalbimizle yapacak değilizya hem zaten bu ülkedeki tüm fitneler hep dışarıdan gelir kolaycılığına kaçmakta daha kolay oluyor zaten böylece kendinde suçu aramıyorsun suçlu hep dışarıda.

Sayfayı ekliyorum:

 

Görevli prof kitabının son sayfasında son sözünde sunduğu raporun ipuçlarını anlamak isteyenlere açık açık veriyordu. Ehli beytçileri önlemek için Yesevileri hacı bektaşları canlandıralım diyordu:

 

Zaten kitabın içinde bir bölümde bunu yapmaz isek Aleviler Ehli Beytçilerin eline düşecek diye yazmıştı:

 

Artık bu kişinin 1990 ların başında ilk yarısında devlete verdiği raporun ne olduğunu biliyor duruma geldik

1…3…5….?…..9….11……13

? işaretinin yerine gelecek doğru cevap 7 dir.

Raporunda şöyle diyordu;

Şiiliği caferiliği önlemek ve anadoluda yaşayan alevi halkının bu tip insanların eline düşmesini önlemek için;

1-Onların anadolu tarihinde değer verdiği hacı bektaşı ve bektaşiliği canlandıralım,cemevleri yapıp inanç alanındaki boşluklarını dolduralım.

2-Cemevlerini hızla devlet eliyle desteğiyle yapalım ama ön plana bu noktada devletle işbirliğinden çekinmeyen içlerindeki zayıfları seçelim içlerindeki adamlarımızı öne çıkaralım.

3-Bunları yaptıktan sonra cemevlerini bir şekilde yasal statüye tabi tutup devletle işbirliği içindeki inanç kurumlarına dönüştürelim diyanetin sünniler içindeki işlevini cemevleriyle alevilere yapalım böylece boşluk kalmaz alevilerde bu tip insanlara tenezül etmez etkilerinde kalmaz bu uğurda tüm milli manevi kültürel değerleri piyasaya sürelim ve 12 imam kültü arka planda kalsın.

vs vs vs vs…

Ayrıntıları yazmıyorum…

Diyanet aynı doğrultuda rapor hazırlatmış ve bazı bilgileri yayınladığı kitabada koymuştu.

 

Diyanetin görevlendirdiği proflarda kitaplarında cemevleri yaptıralım ama dikkatli olalım karşı propagandayla bunları devlet yapıyor havasını vermeyelim diyordu:

 

Birileri artık alevilerin mağdur olduğuna ve bu mağduriyetlerinin cemevleriyle giderileceğine karar vermişti. Cahil bırakılmış halkımızda artık devlet bizi tanıdı cemevleri yapılacak diye seviniyordu kendilerine kurulan tuzağın çoğu farkında bile değildi halende öyle gidiyor insanlar hakkımızı alıyoruz sanıyorlar ama bilmiyorlarki bu alınan değil verilen bir şey ve oltaya takılan balıktan farkı yok. Cemevlerine sokulup yüzyıllarca uyuşturulacaklarından haberleri bile yok.

 

Teorik taarruz başlamıştı birçok dergiler çıkardılar hacı bektaşı ve bektaşiliği yüceltmeye kurumsallaştırmaya çalıştılar:

 

Artık alevilik sünni camiaca sık sık gündeme getiriliyor hacı bektaş ve bektaşilik yüceltiliyordu:


 

İşbirlikçilerde artık piyasaya çıkmıştı fermaniler izzettinler şenerler bilkmem onlarca insan hep bir ağızdan biz anadolu alevisiyiz onlar şii palavrasını dillendirmeye başlamışlardı. Devletin bir kısmı bunları maddi manevi destekliyordu:

 

Çiller-Mesut yılmaz Erbakan-Çiller Ecevit-Yılmaz-Bahçeli hükümetleri, cemevleri yapımı için anında harekete geçiyor ve bu basınada yansıyordu:

 

Rapordan hemen sonra ertesi yıl Cumhurbaşkanı Demirel hacı bektaş törenlerinde nutuk atacaktı, meğerse herkes Hz.Aliyi ve hacı bektaşı seviyormuş!
Korku dağları bekletiyor.

 

Diyanet zaten emir erleriydi meğer bu hacı bektaş ne kadar büyükmüşte kimseler farkında değilmiş 🙂 Aleviler 12 imamı keşfetmesin diye hacı bektaş öne çıkarılıp yerlere göklere sığdıramıyorlardı. Bektaşı övme yarışı başlamıştı:

 

Hükümet boş durmuyor alevilik geceleri toplantıları yapıyor plan bütçeden örtülü ödenekten cemevleri yapımı için arsalar veriyor aldırıyor yaptırıyordu:

 

İçimizde o kadar çok hızır paşa vardıki işadamları emniyettekiler akedemsiyenler politikacılar vs vs…
Bunlardan biri hüseyin kocadağ susurluk olayına kadar kimliği bilinmeksizin cemevleri konusunda aktif çalıştı sonra susurluk olayında ne olduğu kimlere hizmet ettiği deşifre oldu. Peki acaba günümüzde deşifre olmayan kimler var acaba? Çevrenize bakın kim cemevleri için aktif çalışıyorsa o onlardandır bilerek veya bilmeyerek.

 

Çiller ile fetullah hoca cemevi konusunu alevilerin şiileşmesini nasıl önleyeceğiz konusunu konuştular. Çiller fetullah hocadan yardım istedi bunları o dönem milletvekili olarak mecliste bulunan rahmetli babamdan dolayı biliyorduk içeriğini bilmesekte ne konuştuklarını tahmin ediyorduk. Nitekim bir müddet sonra bu konuşmalar basınada yansıdı ve Fettullah hoca bizzat cemevlerine destek verdi ama tıpkı diyanet gibi oda dikkatli olalım arkada duralım kimse çakmasın uyanmasınlar diyordu haberi okuyun anlayacaksınız.

 

Artık heryere cemevi açılabilirdi devlet kararını vermişti parasını arsasınıda veriyordu yeterki ön planda içinizden ! birileri olsun du alevilerin cahilleri hakkımızı alıyoruz diye safça sevinirken aydınlarının çoğu uyuyordu çok az kişi bu oyunların farkındaydı. Alevilere söylenen yalanlar-1 isimli kitabımı 1995 te alelacele çıkarıp piyasaya sürdüm bu oyunları anlatmak istiyor ve hacı bektaş ve bektaşilik putlarından halkımı uzaklaştırmak 12 imamlarla tanışmasını sağlamak istiyordum binbir engelle karşılaştımki şimdi yeri değil.

İşte kartal cemevi açılışı:

 

En büyük projelerden birisi Ankarada Hacı bektaş kültür vakfı kurup tüm türkiyede bunun şubesini yayarak planlarını uygulamaktı bunun içinde şimdi göçük olan Ali doğan isimli işbirlikçiyi seçip öne çıkardılar maddi destek ve arsa verip 1998 yılında açılışını yaptılar hemde kimler Cumhurbaşkanı demirel ile başbakan Mesyt yılmaz bizzat açılışı yaptı. Türkiye tarihinde bir cumhurbaşkanıyla başbakanın böyle bir açılışa katıldığını daha öncesinden hiç duymadım okumadım, demekki çok önem veriyorlardı neden acaba?
Bu adamları korkutan ürküten neydi? 🙂

Şu an sanki devletten bağımsızmış diyanete karşıymış gibi durduklarına bakmayın bunların hepsi işbirlikçi beslemelerdir ama çoğu insan bunların neden kurulduğunu bilmediği analiz etmediği için bunların mayasını bilmez. İşte ortadaki resimdeki o günün hızır paşası ali doğandır şu anda berzahta bu resmin hesabını vermekle meşguldür.

Resimde ki hataları bulun diye bilmeceler var ya onun gibi baştan sona hata yanlış yalan ve günah tuzak ihanet:

 

Bu işbirlikçi ali doğana kurdurulan hacı bektaş anadolu vakfı çorumdada erbakancıların fetullahçıların ve ilahiyat diyanetçilerin çabalarıyla bir şube açacaklar ve alevileri yaptıukları etkinliklerle bizlerden uzak tutmaya çalışacaklardı.

 

Dönemin erbakanın partisinin çorum belediye başkanı açık açık bektaşilere cemevcilere destek veriyordu zaten cemevi yapımını bizzat kendisi üstlenmişti.

 

Fakat çorumlu erbakancı belediyeye hacı bektaş şubesi ve cemevi yapımı yetmedi birtane daha cemevi açalım dediler ve sultanana cemevi diye bilinen yere cemevi temeli attılar hemde ne keyifle onlar neyi neden yaptıklarını biliyordu da bizimkilere anlatmak zordu.

 

Alelacele yapıldı ve hemende törenle hizmete! açıldı açılışta kimler yoktu ki valiler garnizon komutanları belediyeciler particiler vekiller kimler kimler. İşte törenden kareler:

 

Bu resme dikkat edin!
Ssultan ana denen şahıs belki ilkokul mezunu bile değil ama karşısında o günkü çorumun en yetkili adamları, vali vekiller garnizon komutanı kimi el pençe durmuş. Hakla mücadele edenleri böyle akibetlerde bekliyor hemde daha dünyadayken hakla savaşıpta kazanan olmuşmu? Hemde bu dünyada kazanan varmı?
sonu hüsran ve rezillikten öte birşeymi sanıyorlar?

Alevileri cemevlerinde dede ana baba masallarıyla ne kadar uyutacaklarını sanıyorlar? Ssazla cemle semahla uyutmanın vebailini biliyorlarmı halkı fesada sokmak 12 imam yolundan uzaklaştırmak belki bu dünyada birkaç makam birkaç yıl kazandırır ama mahşerde ne hale düşeceklerini görmüyorlarmı?

 

O günlerde bu eleştirilerimizi islami hassasiyeti olan belediyede çalışan sünni kardeşlerimize de anlatıyor vazgeçmelerini sağlamaya çalışıyorduk. Günün birinde o arkadaşlardan birisi şunu söylemişti

-Emir en büyük yerlerden geliyor istesekte direnmemiz mümkün değil

 

Tabi proje sadece çorumda değil tüm türkiyede uygulanıyordu.

Malatyada izmirde mersinde istanbulun pek çok yerinde ve diğer pekçok alevi merkezlerinde cemevi devlet eliyle yardımıyla yapılıyor ama ön plana hızır paşalar çıkarılıyordu. Ecevit hükümeti dedeler zakirlere kadro bile verecekti plan gereği hocada tayin edilecekti ama hükümetin ömrü yetmedi, Akp hükümetide bizim muaviye açılımı dediğimiz açılımla Alevilerin en önemli sorununun! cemevlerinin meşruluğu olduğunu tüm türkiyeye tescil ettirdi ama buralara sünni hoca atama konusunda ki sıkıntıyı görünce planı olduğu gibi bıraktı. Şimdi harıl harıl fettullahçılarla alevi kökenli çocukları sünnileştirip cemevlerine atamayı düşünüyorlar zamana ihtiyaçları var.

Günlerden Birgün çorumun bu sefer akp li belediye başkanı düşündü taşındı çorumun eksiği nedir dedi ve buldu. hacı bektaş heykeli eksişkti 🙂
Yapımını üstlendi ve malüm vakıf şubesinin merkezine bu heykeli dikti. Kaç lira harcandığını halen kimse bilmiyor…

 

Yine çorumun üniversite büyükleri düşünüp bir eksik daha buldular Türkiyede hacı bektaş veli araştırma merkezi yoktu kura çektiler kurada çorum çıktı! 🙂
Birde hacı bektaş merkezi kurdular…

 

2003 yılında hitit üniversitesi rektörü hacı bektaş araştırma merkezinde günümüzde hacı bektaşın felsefesine çok ihtiyacımız olduğunu tüm dünyaya haykırıyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.