Alevi Geleneğini Bozan Avrupa (!)
Son zamanların gündemdeki en önemli konularından biri, türban…
Hükümeti laiklik noktasında sıkıştırmak isteyen muhalefetin en son silahı, türban…
Peki, muhalefetin siyasî bir simge olarak gördüğü türban ile ilgili endişelerini dile getirirkenki tavrı, yine bu endişelerle çelişerek türbanı siyasete alet etme olarak zuhur etmiyor mu? Türban sorununun, ülkemizi ve insanımızı ilgilendiren daha önemli konular içinden özenle seçilerek gündemin ana maddesi olarak ortaya konulması ayrıca düşündürüyor beni. Türban meselesinin daha sakin bir ortamda halledilmesi gerekirdi, bu kadar büyütmeye, kıyametler koparmaya gerek yoktu. Gerek muhalefet gerekse hükümet açısından bu tartışmaları yapay olarak gündeme getiren, gösteriş yapma meraklısı siyasilerimizin türbanı olduğundan daha büyük bir sorun haline getirdiklerini düşünüyorum. Asıl ilginç olan muhalefetin “her şeye muhalif olma” anlayışını kendisine örnek almış olan bazı sözde Alevî dernek ve vakıflarının antitürban açıklamalarıdır. Pir Sultan Abdal gibi özgürlük, adalet, eşitlik, hak, hakikat neferi bir Ehl-i Beyt taraftarı, takipçisinin ismini alan bazı derneklerin bir üst cümlede anlattığım antitürban açıklamaları, genelde Alevîliğin temel iki kaynağı olan Kur’an ve Ehl-i Beyte, özelde ise yedi ulu ozan denilen Anadolu Alevî inanç önderlerine ters değil midir? Bu tezat üzerine ayrıca düşünmek ve tartışıp sorgulamak gerekir, diye düşünüyorum. Alevî olarak bizim bu gibi kısır tartışmalardan uzak durmamız gerekir. Ancak yine de bu konu hakkında da düşüncelerimizi inancımız çerçevesinde belirtmemizde fayda olacağını düşünüyorum.
Benim asıl üzerine durmak istediğim konu antitürbancı yaklaşımın Alevî geleneği ile olan çelişkisi ve Alevî adı altında kurulmuş olan derneklerin bu bağlamdaki tavırlarının nedenlerini sorgulamaktır. Yani hicabı, örtünmeyi Aleviliğin bir gereği olarak gören ve uygulayan hatta bu konuda asla taviz vermeyip katı bir tutum sergileyen geçmişimizden, günümüze ne değişti de kısa bir süre içinde böyle bir tavır alındı?
İster erkek olsun, ister kadın olsun Alevî inanç ve uygulamasında belirli yerlerin kapatılması örtülmesi gerekmektedir. Nerelerin nasıl örülmesi gerektiği bilgisi de temel Alevî kaynaklarında açıklanmıştır. Okurlar ve otoriteler takılıp kalmasınlar diye türban yerine daha kapsayıcı Kur’anî bir terim olan, gerekli yerlerin örtünmesi olarak ifade olunan hicap kavramını kullanmak yerinde olacaktır.
Genel olarak bakıldığı zaman dünyada tüm Müslüman ülkelerde ve mezhep mensuplarında, Kur’an’nın emri olan hicaba uygun davranmama eğilimi vardır. Bu eğilim, aslında hicabın var olduğu Hıristiyan inancına mensup insanlar arasında ise daha eski bir dönemde ortaya çıkmıştır. Ülkemizde Alevî olsun Sünnî olsun yeni nesilde bu eğilim hızla yaygınlaşmaktadır. O yüzden hiç kimse çıkıp, hicabı bir dine veya mezhebe mahsusmuş gibi gösterip bunun üzerinden siyaset yapamaz!
Alevî inanç ve uygulamasında hicap vardır. Bunu, İslamî çizgiden çıkıp “Ali’siz Alevilik” gibi akıldan ve ilimden yoksun kavramları ortaya atanlar bile kabul etmektedirler. Benim nenem, eskiden Dersim’de köyde kara çarşaf giydiklerini söyler. “Eskiden!” Ama neden? Şimdi ne oldu da geleneğimiz ve inancımız olan hicabı çocuklarınız ve torunlarınız bir kenara bırakıp iffetlerini korumak için uzuvlarını örtmüyorlar? Bu soru bireysel değil toplumsaldır.
1979 yılından sonra Alevilik üzerinde oynanan oyunların seyri değişti. Hicabı terk eğilimi, küresel bir mesele olmadan önce Aleviler hicaba uygun giyinirlerdi. 1979’dan sonra değişen asimile politikalarının tek amacı Aleviliğin öz itikadından uzaklaşmasını sağlamaktı. Bu açıdan Alevilerin hangi ideolojik sisteme ya da inanca yönlendirileceği üzerinde tartışmalar gereksiz görülüyordu.
Yol yezitleri her çağda olduğu gibi bu çağda da ortaya çıkıp, şahsî menfaatleri icabı, Alevî yoluna ihanet ederek bazılarının (!) hizmetine girdiler. Bu hizmet içinde şu anlayışa çalışıyorlardı ki; Alevîlik ile İslâm kavramlarını birbirinden ayırmak ve Aleviliği bambaşka bir din olarak tanımlamaktı. Zaten ilimden yoksunlaştırılmış Alevî toplumunu bu yönde çok kolay yönlendirebileceklerdi.
Ve Avrupa…
Almanya ve çeşitli Avrupa ülkelerine işçi olarak giden Aleviler, aileden öğrenme inançlarının ilimsizlikten yavaş yavaş değiştiğinin farkında bile değillerdi. Aleviler, daha önceden de bahsettiğim gibi hicapsızlık eğiliminin önceden yaygınlaştığı Avrupalı yaşamı kendilerine örnek alacaklardı. Hatta bu yaşamın vazgeçilmez gereği olarak gördükleri hicapsızlığın Türkiye’deki köylerinde başlarına nasıl bela açacağının farkındaydılar ki köylerine izne geldiklerinde başlarını inançlarının gereği gibi, yeniden örtüyorlardı.
Bir Alevi hanımefendi şöyle söylüyor: “Ergenlik çağına gelmiş olan genç kızlar mutlaka başlarını kapatırlardı. Eğer kapatmasalar toplum tarafından hoş karşılanmazlardı.”
Dersimin köylerinde hâlâ varlığını sürdüren bu Alevî uygulaması, hicabın Alevilikte var olduğunu haykırıyor adeta!
Avrupa’dan izne gelip, diz altı hafif kısa etek giyen bayanlara toplum içinde kötü bakılıp, “Avrupalarda bozulmuşlar.” denilmiştir.
Hicapsızlık sonrada bir Hıristiyan geleneği olarak ortaya çıkıp, Avrupa’da gurbette çalışmaya giden Alevilere, oradan da gurbetteki bu Alevilere özenen anayurttaki Alevî gençliğine bir veba gibi yaygınlaştı. Avrupa geleneğinin Alevi geleneğini, uygulamasını bozan bu olumsuz etkisi yol yezitleri tarafından çok güzel kullanıldı maalesef. “Açık Batı ilerici, kapalı İslâm gerici” anlayışı topluma aşılanmaya çalışıldı. İlim ile şekilcilik arasında bir paralellik olup olmadığını kimse sorgulamadı!
Sonuç olarak hicapsızlık, günümüzde Alevî adı altında dernekleşmiş olan bazı yol yezitlerinin veya bu yol yezitlerine hizmet ettiğinin farkında olamayacak kadar cehalete mahkûm olmuş mustazaf Alevîlerin ağızlarında sakız ettikleri bir duruma gelmiştir.
Ancak ben inanıyorum ki Aleviliği öz itikadından, öz çizgisinden ayırma gayretinde olanların ellerindeki ekonomik ve medyatik güçlere rağmen Alevî gençliği; zamanımızın bilgiye, hakikate ulaşma kolaylığı sağlayan iletişim ve bilişim teknoloji sayesinde araştıracak, sorgulayacak ve inancının hakikatlerine ulaşacaktır.
Ve tarih Aleviliğe ihanet eden yol yezitlerine cezasını verecektir. Nedenler ne olursa olsun, ister toplumsal ister küresel olsun kimse Alevilikte hicabın olduğu hakikatini yalanlayamayacaktır.
Özcan CANPOLAT
Özcan CANPOLAT
Latest posts by Özcan CANPOLAT (see all)
- Parolamız! - 06 Kasım 2012
- Dersim Katliamları: Alevi mi, Bektaşi mi? - 06 Şubat 2012
- Gariban - 26 Mayıs 2011
- Alevilik-Namaz-Cami - 21 Şubat 2011
- Açık Çağrı - 23 Ağustos 2010