14 Masum’un Kısaca Hayatı
HZ. MUHAMMED(SAV)’İN HAYATI
Hz.Muhammed(sav) miladi 571 yılında Mekked’de dünyaya geldi. Babasının adı Abdullah, annesinin adı Amine’dir. Hz.Peygamberin doğumu bütün insanlık alemini saran, karanlık cahiliye gecesinin ufkunda, İslam güneşinin yakında doğacağını müjdeleyen bir şafak misaliydi. Bu şafağın doğuşuyla, Kisra’nın sarayındaki direkler yıkılıyor, ateşperestlerin sönmez zannedilen ateşleri sönüyor, şirk ve put düzenlerinin bekçileri dehşete düşüyor, Kabe’yi işgal etmiş putlar bir bir devriliyordu.
Hz.Muhammed(sav) anne karnındayken babasını, altı yaşına geldiğinde de annesini kaybetti. Hayatının ilk yıllarını Mekke dışında ve süt annesi Halime’nin yanında geçirdi. Daha sonra dedesi Abdulmuttalib’in himayesine girdi. Dedesinin vefatından sonra da sekiz yaşından itibaren amcası Ebu Talib’in yanında kaldı.
Ebu Talib, bi’setten sonra da müşriklerden gelen saldırılara karşı Hz.Muhammed(sav)’in en büyük himaye edicisi ve destekçisi olmuştur. Hayatının çocukluk dönemleri ilahi gözetim ve gaybi denetim altında geçen Hz.Muhammed(sav)’in gençlik dönemi de herkese örnek olacak bir vefalılık ve sadakat örneğidir.
Gençlik dönemlerinde bile özü sözüne uygun, güvenilir birisi olması nedeniyle Muhammed’ül Emin lakabını almıştı. Hz.Muhammed(sav), peygamber olmadan önceki olgunluk dönemi yıllarını, Yaratıcısına raz-u niyaz, dua ve ibadete ayırmıştı.
Hatta bazen ibadet için halktan uzaklaşarak Nur dağındaki Hira mağarasına çekilirdi. Kırk yaşlarına ulaştığı sıralarda, yine bir gün Hira mağarasındayken Vahiy Meleği (Cebrail) Kur’an’dan Alak suresinin ilk ayetlerini indirmiş ve beklenen ilahi güneş, cehalet ve zulmet karanlığı üzerine hiç batmamak üzere doğmuştu.
Peygamberliğin gerçekleşmesiyle insanlığa Allah’ın elçisi olarak gönderilen Hatem’ül Enbiya Hz.Muhammed(sav), 23 yıl sürecek olan tebliğ ve cihad hareketini başlattı. Bu dönemde nice mücahid, mü’min ve kabiliyetli, fedakar insanlar yetiştirdi. Hz.Muhammed(sav)’in peygamberlik dönemi, söz ve amelle, bütün insanlığa kurtuluş yolunu gösterdi. Resulullah(sav)’ın siretini tam olarak burada anlatamayacağımız için, bazı önemli taraflarına değinmekle yetineceğiz.
Tebliğ, bir mesajı ulaştırmak anlamına geldiğinden en büyük mesaj olan Kur’an’ı Kerim’in ulaştırıcısı ve açıklayıcısı olan Hz.Muhammed(sav), en büyük teblig görevini üstlenmiştir. Bu tebliğ görevi, hicretten önce, daha çok TEVHİD, NÜBÜVVET VE MEAD (Ahiret) inançlarını insanlara benimsetmek için müjdeleyici ve korkutucu ayetleri açıklamak noktasında ağırlık kazanıyordu. Elbette Resulullah(sav)’ın tebliğ yöntemi diğer bütün ilahi peygamberlerde olduğu gibi, ilk baştan müşriklerin inançlarının temelini oluşturan PUT ve TAĞUT’ları reddetmek ve onların batıl düzen ve sistemlerine karşı düşman olduğunu belirterek, onlara karşı düşman olduğunu ilan etmek esasına dayalıydı. Yani LA İLAHE İLLALLAH’ı kalplere, gönüllere ve nihayet toplumunher birköşesine hakim kılmak tebliğin ana gayesiydi. Bu yüzden Resulullah(sav) ve yaranı ilk baştan müşriklerin çeşitli işkence ve eziyetlerine maruz kalmışlardır. Hicret sonrası dönemde ise, Resulullah(sav), İslamın müdafaası için bir çok savaş sahnesinde hazır bulunmanın yanısıra, ferdin ruhi kemala ulaşması için yerine getirmesi veya uzak durması gereken konuları ve içtimai hayatın İslama göre, şekillendirilmesi için lazım olan siyasi, iktisadi, hukuki ve cezai esasları açıklamıştır.
Diğer müslümanlarla birlikte Mekke’den Medine’ye hicret eden İslam Peygamberi (sav), Medine’deki on yıllık İslam hakimiyeti döneminde o zamana kadar tebliğ ettiği ve etmekte olduğu İslam dinini, bir hayat nizamı olarak tatbik etti. Yine bu dönemde insanları her türlü esaret zincirlerinden kurtaran tevhid fikrini yaymak bu fikir önündeki engelleri kaldırmak ve İslam toplumunu müdafaa etmek için bir çok savaşa katılmıştır.
Müslümanların talim ve terbiyesiyle de uğraşan Resulullah(sav), eshabından bazısının eğitimine özel bir itina göstermiştir. Özel ihtimam gösterilenler arasında Hz.Ali(as)’nin müstesna bir yeri vardır. Hz.Ali(as), ister çocukluk dönemi olsun ister sonraki dönem Hz.Muhammed(sav)’e en yakın kimse olarak onun yanında talim ve terbiye gördü. Nitekim Resulullah(sav), Hz.Ali(as)’ye hitaben “Bana göre menziletinin (makamının) Harun’un Musa’ya göre menzileti gibi olmasına razı olmaz mısın?” buyurarak, onun kendisi tarafından özel olarak terbiye edilişinin yanısıra vehbi bir ilahi makama sahip olduğunu da belirtmiştir.
Allah tarafından yaratılmış ilk ve en kamil nur olan Peygamberlerin şereflisi, Hatem’ül Enbiya ve yüce mesajın sahibi Hz.Muhammed(sav) hicretin 11. Yılı (632 M) dünyadan irtihal buyurdular.
Selam olsun o yüce hazrete, doğduğu ve vefat ettiği gün. Selam olsun ona tekrar dirilip kalkacağı gün, Yine selam olsun O’nun pak Ehl-i Beytine…..
HZ.ALİ(AS)’NİN HAYATI
Hz.Ali(as) hicretten 23 yıl önce Recep ayının onüçüncü gününde Mekke’de dünyaya geldi. Babası Ebu Talib annesi Esat kızı Fatime’dir. Altı yaşında iken Peygamberimiz onu kendi evine götürdü. Terbiye ve himayesini bizzat kendisi üstlendi. Hz.Ali(as) Peygamber’e ilk iman getiren kimsedir. O her zaman Hz.Muhammed(sav) ile beraberdi. Leyletul mebitte (Resulullah’ın Medine’ye hicret ettiği gece) kafirler Peygamber’in evine gelipte onu öldürmek istediklerinde Hz.Ali(as) onun yatağında yattı. Hz.Ali(as), Peygamber’in kızı Hz.Fatıma(as)’nın eşi idi. Hz.Muhammed(sav) Medine’ye hicret ettiğinde müminler arasında kardeşlik bağı icad etti ve Hz.Ali(as)’yi kendi kardeşi olarak seçti. Resulullah(sav) döneminde gerçekleşen savaşların çoğunda, müslümanların zaferi, Hz.Ali(as)’nin kılıcıyla gerçekleşmiş, bu savaşlardaki fetihleri yüzünden Resulullah(sav) “Ali’den başka yiğit ve zülfikar’dan başka kılıç yoktur” diyen kudsi hadisle Hz.Ali(as)’yi övmüştür. Yine Hendek savaşında, İslam ordusuna korku ve dehşetin hakim olduğu bir sırada, müşriklerin en büyük kahramanı olan Amr bin Abdeved’i yere seren Hz.Ali(as)’nin kılıç vuruşu, hadislere göre, bütün insan ve cinlerin ibadetinden daha faziletli bilinmiştir….
Alevilikte, Hz.Ali(as) ilahi emir gereği Resulullah(sav)’ın halifesi olan 12 ma’sum imamın ilkidir. Resulullah(sav) davetini ilk ilan edişinden itibaren, çeşitli münasebetlerde, Hz.Ali(as)’nin bu ilahi makama sahip olduğunu açıklamıştır. Ama Resulullah(sav)’tan sonra bazı sebeplerden dolayı ilk üç halife döneminde Hz.Ali(as)’nin hilafet-i görünürde tahakkuk etmemiştir.
Hz.Ali(as) Üçüncü Halife’den sonra Hicretin 35 inci yılında müslümanların halifesi oldu. Hz.Ali(as) her şeyden önce geçmişteki valilerin çoğunun iş başında olmalarını uygun görmeyince, onları azledip layık gördüğü kimseleri tayin etti. Bu arada bir takım insanlar şahsi çıkarları için ona muhalefet edip CEMEL, SIFFIN ve NEHREVAN savaşlarında ona karşı savaştılar.
Hz.Ali(as), Takvada, hakka ibadet etmekte, cesarette, yiğitlikte ashap arasında tekti. Hz.Ali(as) mazlumlara yardımcı olup, zalimlerle savaşıyordu. Hz.Ali(as) adaleti icra etmekte hiçbir kimseye bir ayrıcalık tanımaz, yakınlarına bile müsamahalı davranmaz, herkese bir gözle bakardı.
Hz.Ali(as) ilimde ashabın en bilgilisi idi. Resulullah(sav), “Ben İlmin şehri ve Ali’de kapısıdır” buyurmuştur. Üç halife döneminde şer’i meselelerin çözümü için ona müracaat edilirdi. Nehc’ül Belaga kitabı onun hutbe, mektup ve sözlerinden bir kısmını içermektedir.
Hz.Ali(as) hicretin 40. Yılında Ramazan ayının 19. Günün sabahı Kufe camiinde namaz kılarken kılıçla vurulmuş ve aldığı yara nedeniyle Ramazan’ın 21. Günü şehit olmuştur. Hz.Ali(as)’nin kutsal mezarı ise Irak’ın Necef Şehrindedir.
Hz.FATIMA(AS)’NIN HAYATI
Hz.Fatıma(as), Resulullah(sav)’ın Hz.Haticet-ül Kubra’dan doğan kızıdır. Resulullah(sav)’ın davete başlamasının beşinci yılı, Cema’diyel-ahir ayının yirminci Cuma günü doğmuşlardır. Ma’nen mütevatir sayılabilecek hadisler gereğince Resulullah(sav), “Kim Fatıma’yı razı ederse beni razı etmiş ve beni razı eden Allah’ı razı etmiştir. Kim Fatıma’yı gazablandırırsa, beni gazablandırmış ve beni gazablandıran da Allah’ı gazablandırmıştır.” diye buyurmuştur. Bu hadisi şerif bile Hz.Fatıma(as)’nın günahlardan masum olduğunu göstermekte ve Hz.Fatıma(as)’nın Rıza ve Gazabının hüccet olduğunu ispatlamaktadır. Resulullah(sav)’ın Hz.Fatıma(as)’ya olan muhabbeti vasfedilemeyecek derecedeydi. Resulullah(sav), “Fatıma benim bir parçamdır.” diye buyurduğu yola çıktığında Hz.Fatıma(as)’nın evine uğradığı ve döndüğünde de ilk uğradığı yerin yine orası olduğu nakledilmiştir.
“Gerçekten Allah, siz Ehl-i Beyt’i her türlü pislikten temizlemeyi irade etmiştir.” (Ahzab-33) ayet-i kerimesi nazil olduğunda, Resulullah(sav)’ın Ümmü’l Mü’minin Ümmü Seleme’nin evinde, Hz.Ali(as)’yi, Hz.Fatıma(as)’yı, Hz.Hasan(as)’ı ve Hz.Hüseyin(as)’i kendi abası altına toplayarak “Allah’ım şahid ol bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir.” Buyurduğu ve bunun üzerine ümmü seleme’nin de ben de Ehl-i Beyt’tenmiyim diye sorduğunu ve Resulullah(sav) seninde makamın yücedir ama Ehl-i Beyt’ten değilsin. Buyurduğu müşterek hadislerce nakledilmiştir.
Hz.Fatıma(as), Hz.Ali(as)’nin eşidir. Resulullah(sav), “Ali olmasaydı Fatıma’ya eş bulunmazdı.” diye buyurmuştur. Hz.Ali(as)’nin savaş meydanlarındaki cihadına en büyük yardımcı Hz.Fatıma(as) idi. Hz.Fatıma(as) eşinin evde bulunduğu ve bulunmadığı dönemlerde evi en güzel şekilde idare eder ve eşinin rızasını kazanırdı. Hz.Fatıma(as) Hz.Hasan(as) ve Hz.Hüseyin(as)’in annesidir. Cennetin gençlerinin efendisi olan Hz.Hasan(as) ve Hz.Hüseyin(as)’in bütün güzel hasletleri, annelerinin sahip olduğu ahlaki erdemleri yansıtan bir ayna olarak görülmelidir.
Hz.Fatıma(as)’nın zühd ve ibadetine gelince birçok geceleri ibadetle geçirdiği nakledilir.
Hz.Fatıma(as)’nın mübarek ömrü 18 sene gibi çok kısa bir süre olmasına rağmen ilimdeki makamı o dereceye varmıştır ki Kur’an’ın tefsiriyle ilgili buyrukları Hz.Ali(as) tarafından kaleme alınmış, bu yolla meydana gelen kitap Ehl-i Beyt İmamlarının ilmi kaynaklarından biri olmuştur. Böylece o hazret sonradan gelen İmamlar için bir muallime sayılmalıdır.
Hz.Fatıma(as) Resulullah(sav)’tan sonra çok kısa bir süre yaşamıştır. Bu süre bazı nakillere göre, üç ay ve bazı nakillere göre altı ay bazısına göre de 95 veya 100 gündür.
Hz.Fatıma(as) Medine’de vefat etti ve vasiyeti üzerine geceleyin gizlice defnedildi; bu yüzden o hazretin kabrinin yeri şimdiye kadar gizli kalmıştır.
HZ. İMAM HASAN(AS)’IN HAYATI
(HİCRİ: 3-50)
İkinci İmam Hz.Hasan(as) Hicretin üçüncü yılı Ramazan ayının onbeşinde dünyaya geldi. Babası Hz.Ali(as), annesi Hz.Fatıma(as)’dır. Hz.Hasan(as), Resulullah(sav)’ın, Hz.Ali(as)’nin ve Hz.Fatıma(as)’nın terbiyesiyle büyüdü. Resulullah(sav) Hz.Hasan(as)’ı çok severdi. Resulullah(sav): “Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin önderleridir.” buyurmuştur.
Hz.Hasan(as) Hz.Ali(as)’nin şehadetinden sonra Allah’ın emriyle ve babasının vasiyeti üzerine İmam oldu. İmam olmasından on ay geçmeden, Muaviye, saltanatını yaygınlaştırabilmek için, bir sürü desiseler tertipleyerek, İmam’a karşı çıktı. İmam Hasan(as), kendi ashab ve komutanlarının vefasızlığı ve müslümanalrın Beni ümeyye yi iyi tanımaları yüzünden ve ortamın da bir kıyama elverişli olmadığını görerek Muaviye ile belli şartlar üzerine sulh etti. Fakat Muaviye şartların hiç birine riayet etmedi ve böylece Beni ümeyye nin içyüzü yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Sonunda Muaviye İmam Hasan(as)’ın varlığını tahammül edemeyerek İmam’ı 47 yaşında iken hicretin 50. Yılı, Safer ayının yirmisekizinde zehirleterek şehid etti. İmam Hasan(as) Medine’de BAKİY mezarlığına defnedildi.
HZ. İMAM HÜSEYİN(AS)’IN HAYATI
(HİCRİ: 4-61)
Üçüncü İmam Hz.Hüseyin(as), Hicretin dördüncü yılında Şevval ayının üçüncü gününde Medine’de dünyaya geldi. Babası Hz.Ali(as), annesi, Resulullah(sav)’ın kızı Hz.Fatıma(as)’dır. Nakledilen bir çok hadise göre Hz.Muhammed(sav) Hz.Hüseyin(as)’e özel bir ilgi gösteriyordu. Resulullah(sav), Hz.Hüseyin(as)’in doğum haberini aldığında ve diğer zamanlarda onun boğazından ve dudaklarından öptüğü, ağladığı ve bu çocuğun azgın bir grubun eliyle şehid edileceğini haber verdiği hadislerde nakledilmiştir. Hz.Hüseyin(as), İmam Hasan’ın zehirlenip şehid edilmesinden sonra Allah’ın emriyle ve kardeşinin vasiyeti üzerine İmam oldu.
İlahi emir ve nehiylere itinasız bir insan olan Muaviye’nin oğlu Yezid’in müslümanların önderliğine geçmesiyle İslam kökten yok olmak ve saptırılmak tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı.
Hz.Hüseyin(as), böyle bir zatın müslümanlara halife oluşunun anlamının ne olduğunu iyice biliyor ve buyuruyordu:
“Eğer İslam Ümmeti Yezid gibi önderin eline düşerse İslam’a veda etmek gerekir.”
Hz.Hüseyin(as) şehid olacağını bildiği halde, müslümanları bu büyük tehlike karşısında uyarmak ve gelecek nesillere Yezid’in takipçilerinin yaptıkları şeylerin İslam’a bağlanamayacağını anlatabilmek için kıyam etti ve Hicretin 61. Yılında Muharrem ayının onuncu gününde Kerbela çölünde 72 yaranıyla birlikte şehid edildi. Bu kıyam, müslümanlarda büyük bir uyanmaya vesile olarak İslam’da büyük sapıkların meydana gelmesini önlemiştir. İmam Hüseyin(as)’in kıyamını müteakip bir biri ardınca oluşan kıyamlar bunun en büyük delilidir.
HZ. İMAM ZEYN-ÜL ABİDİN(AS)’İN HAYATI
(HİCRİ:38-95)
Dördüncü İmam İmam Zeynel Abidin(as), hicretin 38. Yılında Cümad-es Sani ayının onbeşinde Medine’de dünyaya geldi. Babası Hz.Hüseyin(as), annesi İran Şahı Yezdgird’in kızı Şehrebanu’dur. Babası Hz.Hüseyin(as) ve ashabının şehid düştüğü Kerbela Vakıasında, yeryüzünün masum imamsız kalmaması için, ilahi bir lutüf olarak hastalanmış, savaşa katılamamış ve böylece sağ kalmıştır.
İmam Zeynel Abidin(as), İmam Hüseyin(as)’in hicretin 61. Yılında Kerbela’da şehid edilişini müteakip Allah’ın emriyle ve babası Hz.Hüseyin(as) vasiyeti üzere, İmam oldu. İmam Zeynel Abidin(as)’in İmamlık dönemi, Beni Ümeyye’nin baskı ve zulmünün en şiddetli dönemine rastlar. Buna rağmen, babasının şehadetinden sonra esir olarak dolaştırıldığı şehirlerde, yaptığı konuşmalarda Hz.Hüseyin(as)’in kıyamının hedeflerini ve uğradıkları zulümleri açıklayarak halkı uyarmış ve onları Yezid’in Kerbela vakıasını oluşturmakta elde etmek istediği hedeflerinin ters istikametine sevketmiştir.
İmam Zeynel Abidin(as)’in dualarından oluşan meşhur “Sahife-yi Seccadiye” adlı kitaba baktığımızda İslam’ın bütün siyasi, içtimai ve ferdi nizamlarını en güzel üslupla dua kalıbında dile getirdiğini görüyoruz. Bu da en zor şartlarda bile olsa zalimler karşısında susmamanın gerektiğini iyice göstermektedir.
İmam Zeynel Abidin(as) hicretin 95. Yılında Muharrem ayının yirmibeşinde veya onsekizinde zehirletilerek şehit edildi. Kabri Medine’de Bakiy mezarlığındadır.
HZ. MUHAMMED BAKIR(AS)’IN HAYATI
(HİCRİ:57-114)
Beşinci İmam Muhammed Bagır(as), hicretin 57. Yılında Sefer ayının üçünde Medine’de dünyaya geldi. Babası İmam Zeynel Abidin(as), annesi İmam Hz.Hasan(as)’ın Fatima’dır. 38 yaşında Allah’ın emri ve babasının vasiyeti üzerine İmam oldu.
İmam Zeynel Abidin(as), 35 yıllık İmamlık döneminde bir çok Alevi toplulukları oluşturmuştu. Ama siyasi zulüm ve baskı yüzünden Ehl-i Beyt mektebinin fıkhi ve fikri temellerini açıklamaya fırsat bulmamıştı; İmam Muhammed Bagır(as) ve İmam Cafer-i Sadık(as) döneminde zulüm ve baskı otoritesinde meydana gelen zayıflama yüzünden, İslam ilimlerini öğrenmek isteyen Ehl-i Beyt dostları, her taraftan Medine’ye gelip çeşitli islami ilimlerde İmam Muhammed Bagır(as)’a Bakır-ul Ulum (İlimleri Yaran) lakabını verdiler. İmam, hicretin 114 yılı Zilhicce ayının 7. Günü şehid oldu. 57 yıl yaşadı. İmamet müddeti 19 yıl sürmüştür. Kabri Medine’de bakiy mezarlığındadır.
HZ. İMAM CAFER SADIK(AS)’IN HAYATI
(HİCRİ: 83-148)
Altıncı İmam Cafer-i Sadık(as), hicri 83 yılı Rabi-ül Evvel ayının 17. Gününde medine’de dünyaya geldi. Babası İmam Muhammed Bagır(as), annesi Kasım İbn-i Muhammed İbn-i Ebi Bekr’in kızı Ümmü Ferve’dir. 31 yaşındayken Allah’ın emri ve babasının vasiyeti üzerine İmam oldu.
İmam Cafer-i Sadık(as) tarihin en hassas dönemlerinden birinde, şahi Ümeyye soyunun çöküşü ve Abbas oğullarının başa geçişi döneminde yaşamıştır. İmam Cafer-i Sadık(as) kendisine hilafet makamınca yöneltilen bütün teklifleri reddetti. Çünkü Abbas oğullarının hedefi de Beni ümeyye gibi sadece kendi zalimane saltanatlarını pekiştirmekti. İmam Cafer-i Sadık(as) bu geçiş döneminde zulüm otoritesinin zayıflamasından en iyi şekilde faydalanarak, islami ilimler; fıkıh, marifetullah vs’yi yaymak yolunda çalıştı. Meclisler kurarak, geniş ders halkaları oluşturdu. Rivayetlere göre, yaklaşık 4000 talebe bu meclislere iştirak etmekte, değişik ilim ve marifet dallarında ihtisas sahibi olmaya çalışmaktaydılar. Caferi fıkhı bu İmam tarafından sistematize edilmiştir. Bundan dolayı bu Ehl-i Beyt mezhebine, İmam’a atfen “Caferi Mezhebi” denilmektedir.
İmam Cafer-i Sadık(as), 65 yaşındayken, hicri 148 yılında Receb ayının onbeşinde yada Şevval ayının yirmibeşinde zehirletilerek şehid edildi ve Medine-i Münevvere’de Bakiy mezarlığında defnedildi.
HZ. İMAM MUSA KAZIM(AS)’IN HAYATI
(HİCRİ: 128-183)
Yedinci İmam Musa Kazım(as), hicri 128 yılı Safer ayının yedisinde Mekke ve Medine arasında vaki olan Ebva köyünde dünyaya geldi. Babası İmam Cafer-i Sadık(as), annesinin adı Hamide’dir. 20 yaşında iken Allah’ın emri ve babasının vasiyeti üzerine İmam oldu. İmam Musa Kazım(as), müslümanlara İslam’ın hakikatını açıklayarak, onlara zalim yöneticilerden uzak durmayı emrediyordu. Abbasi halifelerinden olan Harun Reşit, İmam’ın müslümanlar arasındaki etkisinden dehşete kapılarak, devletin güvenliğini korumak adıyla, gerçekte ise kendi eğemenliğini korumak için İmam’ı yakalatıp gizlice Medineden Bağdat’a getirterek zindana attı. Zalim yöneticiler İmam’ın da kendileri gibi maddi ve şehvani meselelerden etkileneceğini sanarak sarayla ilişkisi olan kötü bir kadını İmam’ı etkilemek için o hazretin bulunduğu zindana gönderdiler. O kadın İmam’ın ona hiçbir surette teveccüh etmediğini ve Allah karşısındaki huz ve huşuunu, razu-niyazını sürdürdüğünü görünce, o da tevbe etti.
İmam’ın hapiste de halk içerisinde etkisinin yoğunlaştığını anlayan Harun, o Hazret’in hayatta kalmasına tahammül edemeyerek, bir yahudi olan Sindi İbn-i Şahik’in yönettiği bir hapise intikal ettirilmesini ve orada zehirletilerek şehid edilmesini emretti. Sonunda 55 yaşındayken hicri 183 yılı Receb ayının yirmibeşinde Bağdad’da sözkonusu zindanda şehid oldu. Kabri, Bağdad’ın yakınında olan Kazimeyn’dedir.
HZ. İMAM ALİ RIZA(AS)’NIN HAYATI
(HİCRİ: 148-203)
Sekizinci İmam Ali Rıza(as) Hicri 148 yılında Zilkade ayının 11. günü Medine’de doğdu. Babası Hz.İmam Musa Kazım(as), annesi ise Necme’dir. 35 yaşında iken Allah’ın emri ve babasının vasiyeti üzerine İmam oldu.
Abbasi sultanlarından olan Me’mun, halkın ilgisini toplayabilmek için Medine’de bulunan İmam Rıza(as)’yı Horasana davet etti. Görünürde İmam’a çok ihtiram gösterem Me’mun, hilafeti de O’na teklif etti. Oyunların farkına varan İmam, me’mun’la babasının cinayetlerinin mesuliyetini kabul etmeyerek bu teklifi reddetti. Daha sonra me’mun, İmam’a veliahtlık teklif etti ve O’na başka bir seçeneğin bulunmadığını bildirdi. İmam, memleket ve devlet işlerine müdahale etmemek şartıyla bu teklifi kabul etti.
İmam Rıza(as) büyük ilim sahibi bir şahsiyetti. Bu yüzden “Al-i Muhammed’in alimi” diye ün yapmıştı. O zamanda mevcud dinlerin temsilcilerini Horasan’a davet eden me’mun, İmam’la münazara meclisleri tertip ederdi. İmam onları bizzat kendi delilleriyle sustururdu. İmamın, halkın kalplerine yer eden sevgisi gittikçe fazlalaşıyordu. Günün birinde Me’mun, İmam’ı Bayram Namazı kıldırmakla görevlendirdi. İmam bu teklifi kabul ederken ceddi Resulullah(sav) gibi namaz kıldıracağını şart koştu. Bayram günü sade bir elbise ve yalınayak, şehir dışına namaz kılınacak yere giderken, halkın sevgi gösterisi ve tezahuratıyla karşılaştı. Süslü elbiselerle, binitler üzerinde, Bayram namazı yerine kadar İmam’a rekafet edecek olan devlet adamları, halkın İmam’a gösterdiği ilgi karşısında ne yapacaklarını şaşırdılar ve memun’a haber gönderdiler. Me’mun, İmam’ın namaz kılmasını önleyerek geri çevirdi. Me’mun, oyunlarının tutmadığını ve İmam’ın kalblerdeki sevgisinin gün geçtikçe arttığını hissedince, buna tahammül edemeyip Hicri 203. Yılının Safer ayının sonuncu günü İmam’ı 55 yaşında iken zehirleyerek şehid etti. Mübarek naşını Tus şehri yakınlarında bir yere defnettiler. Şu anda Meşhed şehri olarak tanınmakta olan bu yer, İmam’ın aşıklarının ve dostlarının ziyeratgahı olmuştur.
HZ.İMAM MUHAMMED TAKİ(AS)’NİN HAYATI
(HİCRİ: 195-220)
Dokuzuncu İmam Hz.Muhammed Taki(as), hicri 195 yılı Receb ayının onu yada Ramazan ayının ondokuzunda Medine’de dünyaya geldi. Babası Hz:İmam Rıza, annesinin adı ise Sebike’dir.
Hz.Rıza(as), Allah’ın emriyle oğlu Muhammed Taki’yi kendisinden sonraki imam olarak tayin etti. İmamet makamına eriştiğinde yaşı küçüktü fakat ilimde öyle bir mevkiye sahipti ki, halkın dini sorunlarının hepsini halledebiliyor, sınamak için kendisine yöneltilen çok zor dini meselelere iyice cevap veriyordu.
Hz.İmam Muhammed Taki(as) çok takvalı ve cömert olduğu için “Taki” ve genç yaşta şehid edildiği için “Cevad” lakablarını aldı.
Hicri 220 yılında Abbasi Mu’tasım, Hz.İmam Cevad’ı medine’den bağdat’a getirtti ve aynı yılın zilkade ayının son gününde bağdat’ta zehirlettirerek şehid etti ve ceddi Hz.İmam Musa Kazım’ın yanında medfun oldu.
İMAM ALİ NAKİ(AS)’NİN HAYATI
(HİCRİ: 212-254)
Medine’de hicri 212 yılında dünyaya gelen İmam Ali naki, genç yaşında iken babasını kaybetti. Yaşadığı döne, Abbasi halifelerinden sırasıyla Me’mun, Mu’tesim, Vasık, Mutevekkil, Muntasır, Müstein ve Mu’tezz’in başta oldukları döneme rastlar.
Mütevekkil’in medine valisi, İmam’ın halk arasındaki itibar ve sevgisinden doğabilecek muhtemel tehlikeleri Mütevekkil’e bildirdi. Mütevekkil, İmam’ı gözaltında bulundurabilmek için onu Hilafetin merkezi olan Samerra Şehri’ne gelmeye zorladı. Zahirde İmam’a dokunulmamasına rağmen çeşitli vesilelerle İmam’a baskı ve eziyet yapılıyordu. Hatta defalarca İmam’ın evi mütevekkil’in emriyle aratılmıştı. Ehl-i Beyt’e karşı düşmanlık gütmek yönünden Abbasi halifeleri arasında mütevekkil ön sırayı alır. O açıkça Hz.Ali(as)’yi taklit ettirir ve eğlenirdi. Onun emriyle Hz.Hüseyin(as)’in türbesini tamamen yıktırdı.
Müslümanların Beyt’ül Mal’ından sorumsuzca harcamalarda bulunan Abbasi halifeleri, Allah’ın ahkamını da gereğince tatbik etmiyorlardı. Bu durum karşısında Ehl-i Beyt İmamları ise müslümanları uyararak onların zalimlere karşı durmalarını ve İslam ahkamını müdafaa etmelerini istiyordu. İmamların bu çalışmalarında tedirgin olan Abbasi halifesi mü’tez sonunda İmam Ali Naki(as)’yi 254 hicri yılında 42 yaşında bulundukları bir sırada zehirleterek şehid etti. Mezarı Samerra şehrindedir.
HZ. İMAM HASAN ÜL-HASKERİ(AS)’NİN HAYATI
(HİCRİ: 232-260)
Onbirinci İmam Hz.Hasan Askeri(as), hicri 232 yılı Rebi-üs Sani ayının sekizinci ya da dördüncü günü Medine’de dünyaya geldi. Babası Hz.İmam Ali Naki(as), annesinin adı Hadis’tir. 23 yaşındayken Allah’ın emri ve babasının vasiyeti üzerine İmam oldu. İmam Hasan Askeri(as), değerli babası gibi Semerra şehrinde askeri bir bölgede gözaltına alınmıştı. Bu yüzden de Askeri lakabıyla anılmıştır. Değerli ömrünün bir müddetini de zindanda geçirmiştir. Halk, serbestçe o hazretle görüşüp ilminden yararlanamadığı halde O’ndan çok değerli hadisler naklolunmuştur. Güzel ahlakı, ilmi ve fazlı hiçbir kimseye gizli değildi.
Hz. İmam Hasan Askeri(as), 28 yıl bu dünyada yaşadıktan sonra hicri 260 yılı Rebi-ül Evvel ayının sekizinde Samerra’da zehirletilerek şehid edildi ve mübarek naaşı aynı şehirde defnedildi.
HZ. İMAM MEHDİ(AS)’NİN HAYATI
Onbirinci İmam Hasan Askeri(as)’nin oğlu olan İmam Mehdi(as) Hicri 255 yılı Şaban ayının 15’inde, Samerra şehrinde sabah vakti dünyaya geldi. İsmini “Muhammed” koydular. Annesi’nin adı, Nergis’dir. İmam’ın doğuşu, halkın çoğundan, özellikle Abbasi casuslarından gizli tutuluyordu. Çünkü, Onikinci İmam’ın kıyamı Peygamber(sav) tarafından müjdelendiği için, Abbasi saltanatı endişe içerisindeydi. Bu yüzden İmam’ın yokeldilmesi için planlar tertipliyorlardı. Muhterem babaları hayatta iken, yalnızca İmam’ı samimi dostu olan şialar ziyaret edebiliyorlardı. Babalarının şehadetinden sonra Abbasi Saltanatı, İmam’ın öldürülmesi için geniş çaplı bir harekete girişti. Allah’da bu Hüccet’i için “gaybet” i karar kıldı, halkın gözünden uzak bir şekilde yaşamasını irade buyurdu. İmam’ın hayatını iki döneme ayırmak mümkündür.
1-Gaybet-i Suğra (Küçük gizlilik dönemi),
2-Gaybet-i Kübra(Büyük gizlilik dönemi).
Birinci gaybet döneminde temiz ve pak yaratılışa sahip bazı kimseler İmam tarafından, “vekalet” ve “niyabet” makamına tayin edildiler. Bu vekiller, alevilerin (şiaların) soru ve istifhamlarını Hz.Mehdi(as)’ye ilaştırır ve Hazret’in yazdığı cevap ve tavsiyeleri “tekvi” adıyla halkın istifadesine sunuyorlardı. Bu sefirlerin isimleri şöyledir:
1-Abu Amr Osman b.Said
2-Ebu Cafer Muhammed b.Osman
3-Huseyn b.Ruh
4-Ali b.Muhammed
Dördüncü sefir olan Ali b.Muhammed’in vefatı ile İmam(as) tarafından özel olarak belirlenen niyabet makamı da kalkmış oldu ve İmam’la dolaylı olarak irtibat kurma yolu da kapanarak Gaybet-i Kübra dönemi başladı.
Hicri 328 yılından itibaren başlayan Gaybet-i Kübra ile artık hiç kimse İmam’ın bulunduğu yerden haberdar değildir. İmam’ın gerek mülakatlarında ve gerekse tevkiatlarında söylediği derin manalı sözler bu dönemdeki meselelere ışık tutmaktadır. Bu buyruklar gereğince İmam’ın şiaları bu dönemde Ehl-i Beyt İmamları’ndan hadis nakleden fakihlere uymalıdırlar. Gaybet-i Kübra döneminde bu fakihlerin taşıdıkları vazifeye Niyabet-i Amme (Genel Naiblik) denir. Bu esasa göre şartları haiz fakihler taklid mercii yani Şer’i hükümlerde fetvalarına uyulması gereken kişilerdir. Yine bu esastan yöneticilik makamınında fakihe ait olduğu anlaşılıyor.
İmam’ın dünyaya gelişinden bu güne kadar 1150 yıldan fazla geçmiştir. Bu zaman boyunca Hazret’in taraftarları (şiaları), büyük bir coşku, aşk ve samimiyetle gözleri yolda, Hazret’in yolunu beklemekteler. İnşaallah o büyük kıyam dönemi en kısa zamanda başlar. Bütün dünyanın, zulmet ve karanlıklardan sıyrılarak adalet ve nurla dolmasını dileriz; O günün Ümidiyle……
Allah zuhurunu acil eylesin………
Allah bizleride O’nun taraftarlarından karar kılsın……
İmam Mehdi(as) buyuruyor ki;
Gerçekten tam gaybet vaki olmuştur, Allah Azze ve Celle izin vermedikçe zuhur gerçekleşmeyecektir.
Yüce Allah, bize konuşma müsaadesi verdiği zaman hak aşikar, batıl ise yok olacaktır.
Ben Allah’ın yeryüzünde bıraktığı en son rehberim ve düşmanlarından intikam alacak olan da benim.