İğfal Edilen Kavram; Devrim
Peter Theroux kayıp imam adlı kitabında Şii ve Sünni’yi şu cümlelerle tanımlıyor. “Bir Şii anamalcı olmayan bir muhaliftir. Muhalif oluşu inancının özünden kaynaklanan bir davranıştır. Hakları gasp edilmiştir. Ve kendisine seçenek olarak devrim yapmak, başkaldırmak bırakılmıştır yalnızca. Bir Şii ve Sünni arasında şöyle bir fark olduğu söylenir: Sünni doğarken gözü saltanattadır. Şii ise gözlerinde Kerbela düşlerinin pırıltısı ile doğar. Onun içindir ki tarihi, sonu gelmez devrim ve ayaklanmalarla doludur.
” Onurlu ve devrimci bir geçmişe sahiptir ehli- beyt taraftarları. Tıpkı Ehli- Beyt’ in kendisi gibi. Devrim: küresel çeteler koalisyonu ve Nato’cu İslamcıların son zamanlarda en sık kullandıkları kavram. Devrim: onurlu bir gelecek için verilen mücadelenin, ,ezilen halkların esaretten özgürlüğe çıkışının adıdır.
Gücünü ve desteğini Nato’ dan, ilkel Suud’ dan- ABD’ den değil halkından alan hareketin adıdır. Devrim seçilmişler arasında seçmenin değil, kendisinden olanı özgürce seçmenin adıdır. Kendi öz toprağında halkının sevgisiyle yetişen nadide bir çiçektir. ABD Emperyalizmine ve küresel çetelere sadakat ve bağlılıklarını bildiren, kadınların otomobilin ön koltuğuna binince bekâretinin bozulacağına inanan ilkel zihniyetli ayak takımının ağzına alamayacağı kadar saygın bir kavramdır. Devrim: Fatıma’ nın evini yakanların, ölümünden sonra biriktirdiği altınları mirasçıları tarafından baltalarla parçalanarak paylaşılanların, ülkesinin işgalini sarayının balkonundan seyredenlerin, ABD ve küresel çetelere bağlılıklarını bildirenlerin yolu değildir.
Devrim: Kerbelada Hüseynin ölüme gülen yüzüdür. Darağacında Pir Sultanın Türküsü, Dersimde diz çökmeyen Seyit Rızanın feryadıdır. Orucunu açmak için birkaç hurmadan başka yiyeceği olmayan Ali’nin elindeki hurmayı, açım diye feryadı eden yoksula vermesidir. Horasanlı Seyidin ve acem halkının izzetli yürüyüşü, Lübnan’da Suriye’de, Bahreyn’de İran’da küresel çetelere, sömürgecilere baş eğmeyen halkların duruşudur. Vietnam’da, Küba’da Amerika’nın yediği tokat, Diyarbakır zindanlarında İbrahim’in sessizliğidir. Amerika’nın bahşettiği iktidar nimetiyle hayalini kurdukları saltanata ulaşan muhafazakâr güruh bunun karşılığını vermek ve kazandıklarını kaybetmemek adına canla başla ABD-İsrail ve emperyalizm karşıtı ülkeleri ve insanları yok etmek için her türlü yolu deniyor. Bazen devrim, özgürlük, insan hakları gibi kavramları iğfal ediyor. Bazen dini ritüelleri kullanarak muaviyenin yaptığı gibi Müslüman kostümü giyiniyor. Bazen en klasik ve en sevdikleri taktikleri olan bel altı çalışma yoluna gidiyorlar. Esad’ın ve Suriye halkının onurlu direnişini kıramayan tetikçiler ve efendileri her türlü ahlaksızlığa başvuruyor. Stüdyoda savaş sahnesi çekmekten tutun “Suriye istihbaratı tarafından kaçırılan gazeteci” komplolarına kadar her türlü yöntemi kullanan Amerikan İslamcıları yinede çaresiz.
Uluslar arası gözlemcilerin gözü önünde bağısız bir seçim yapılsa Esad’ ın yüzde 76 nın üzerinde halk desteği alacağını bildikleri için çaresizler. Şii-Alevi halklarının, Rusya, Çin gibi antiemperyalist ülkelerin direnişçi ve devrimci duruşlarını gördükleri için çaresizler. Küresel emperyalist çeteler kazın ayağını bildiklerinden olsa gerek; postacıları ve taşeronları üzerinden Hz. Zeyneb’ in meftun olduğu toprakları işgal etmeye çalışıyorlar. Her türlü yanıltma haber, silahlı çeteleri besleme, saygın kavramları kullanma tehdit… Nafile… Suriye’den on binlerce mültecinin kaçarak ülkemize sığındığı haberleri uluslararası kamuoyunu yanıltmak için düzenlenmiş bir senaryo değilse neden özgür basına açılmıyor bu kamplar. Bu ülkenin parlamenterlerine bile giriş yasağı varken, Amerikalı sanatçılar nasıl rahatlıkla gezip dolaşabiliyor bu kamplarda. Demokrasi havarisi kesilen hoşgörüsüz hükümet, Suriye’yi işgal toplantılarını destekleyenleri pohpohlarken, Suriye’nin işgaline karşı çıkan göstericileri neden biber gazıyla karşılıyor. Ne Amerika’nın yeşil doları ne Suudi’nin sarı altınları yetmez devrimci olmaya.
Hele de doku uyuşmazlıkları varsa bu kutsal kavramla!!! “Yitik bir ülkeyi korumaya değil, yeniden kurulacak bir ülkeyi aşkla örmeye benzer devrimci olmak” diyor ya Ali Asker. İnançla, yürekle, onurlu bir kavgayla tutuşturulmuş bir meşaledir devrim.
Atakan YILDIRIM
Latest posts by Atakan YILDIRIM (see all)
- Durmak Yok Teröre Devam’ - 15 Eylül 2014
- Neo Osmanlı’nın Junior İdrisi; Öcalan! - 14 Mayıs 2014
- Oportünist/Vahdetçi İslamcılık – Alevi Katliamı! - 17 Şubat 2014
- Maktule Değil Katile Dur De! - 07 Kasım 2013
- Alevilerde Partileşme Düşüncesi - 28 Mayıs 2013