Kur’an’ın Toplanış Tarihi
KONUNUN TARİHİ AÇIDAN İNCELENMESİ
Kur’an’ın Resul-i Ekrem(sav)’ın zamanında bu haliyle, herhangi bir eksiltme, artırma olmadan ve hiçbir değişikliğe uğramadan toplanmış olduğu gerçeğini ortaya koymak için konuyu üç açıdan incelemek gerekir:
1-Peygamber(sav)’in Kur’an’ı müslümanlara öğretme yolunda göstermiş olduğu çaba, okuma, hıfza, hatmetmeye teşvik etmesi ve buna büyük önem vermesi.
Peygamberin vefatından sonra da Kur’an’a önem verilmiş, hatta Resulullah(sav)’ın vefatından henüz uzun bir müddet geçmeden Kur’an karilerinin (okuyucularının) sayısı onbinleri aşmıştı. Hangi yönden olursa olsun eğer Kur’an’da gerçekten en küçük bir tahrif yada değiştirme olsaydı herkes itiraz eder, Selman ve Ebuzer gibileri buna seyirci kalmaz, karşı çıkarlardı.
2-Sahabelerin Kur’an’ı Resulullah(sav)’e sunup, O’nun huzurunda okumaları.
3-Delilleri incelediğimizde sahabelerin daha Resulullah(sav) hayattayken Kur’an’ı hatmetmeye başladıklarını görmekteyiz. Peygamber-i Ekrem(sav)’ten Kur’an’ı hatmetmeleri için ashabı teşvik edici emirler gelmiştir. Ayrıca tarih kitapları da sahabilerden bazılarının Resulullah(sav)’ın sağlığında Kur’an’ı defalarca hatmettiklerini yazmaktadırlar.
Bütün bu deliller, bazı hadislerde rastlanan, “Kur’an yalnızca bir-iki şahidin gözetiminde bir araya toplandı” iddiasını kesinlikle reddetmektedirler.
1-PEYGAMBER(SAV)’İN KUR’AN’A VERDİĞİ ÖNEM
Emirel Müminin Hz.Ali(as) Resulullah(sav)’dan şöyle nakleder: “Okuduğu Kur’an’ı hıfzeden kimseyi Allah cennete götürür. Ve ona, ateşin farz olduğu on yerde ailesine şefaat etme izni verilir.” (Mecma-ul Beyan, c.1, s.16)
Bu konuda birçok hadis naklolunmuştur. İsteyenler ilgili hadis kitaplarına başvurabilirler.(Mecma-ul Beyan, c.1, s.16; Sahih-i Buhari, c.3, s.149; Müstedrek-ul Hakim; Mecmauz Zevaid, c.7, s.159-165; Hilyet-ul Evliya, c.4, s.194; et-Tergib vel-Terhib, c.2, s.342)
Ubade b.Samit’ten şöyle naklolunuyur: “Birisi (Medine’ye) hicret ettiğinde, Peygamber(sav) Kur’an öğretmemiz için onu biz sahabelerden birine teslim ederdi. Resulullah(sav)’ın mescidinde devamlı Kur’an tilavet olunduğu için çok gürültü olurdu. Bu yüzden birbirlerini şaşırtmamaları için Resulullah(sav) Kur’an’ı kısık sesle okumalarını buyurdu” (Menahil-ul İrfan, c.1, s.234 ve 308; Müsned-i Ahmed, c.5, s.324; el-Beyan (Hoi) s.274; Tarih-ul Kur’an(Sağir), s.80; Mehasin fi Ulum-ul Kur’an, s.121; Hayat-us Sahabe, c.3, s.260; Müstedrek-ul Hukkam, c.3, s.356)
Başka bir hadiste ise şöyle buyurulmaktadır: “Birisi medine’ye hicret ettiği zaman Kur’an öğrenmesi için Peygamber onu birinin yanına verirdi. Resulullah(sav) hayattayken Kur’an hafızları çoğalmıştı.Hatta o dönemde onlardan 70 tanesi Bi’ri Maune’de (İslam düşmanları tarafından) öldürülmüştü.”(Kenz-ul Ummal, c.2, S.223; Menahil-ül İrfan, c.1, s.308 ve 235; Tarih-ul Kur’an(Zencani) s.40)
Abdulkays’ın gönderdiği elçiler Peygamber(sav)’in yanına geldiği zaman Resulullah(sav) Kur’an okumaları ve namazı öğrenmeleri için onların herbirinin bir müslümanın yanında kalmasını emretti. Aradan bir Cuma (bir hafta) geçtikten sonra Peygamber(sav) onları (imtihan etmek için) çağırdı; daha çok öğrenmeleri gerektiğini görünce onları başkalarına teslim etti. Aradan bir Cuma geçtikten sonra hepsi Kur’an karisi ve namaz meselelerine vakıf olmuşlardı.(el-Müsennif(Sen’ani) c.9, s.201)
Yine tarih kitaplarında Resulullah(sav)’ın, Muaz ve Ebu Musa’yı Yemenlilere Kur’an öğretmeleri için gönderdiği yazılmaktadır.(Hilyet-ul Evliya, c.1, s,256; Hayat-us Sahabe, c.3, s.221)
Bir yerde şöyle naklolunmuştur: “Hicretten önce Resulullah(sav) bu iş için Mus’ab b.Umeyr’i Medine’ye göndermişti. Mekke’nin fethinden sonra ise muaz’ı Mekke’ye gönderdi” (menahil-ul İrfan, c.1, s.308; Ensab-ul Eşraf, c.1, s.243 ve 257)
Bunlardan başka Resulullah(sav)’ın sağlığında bir grubun “Kari” diye meşhur olduklarını ve hatta halkın onları kari sıfatıyla çağırdığını görmekteyiz. Resulullah(sav)’ın döneminde, birisi Ebu Derda’ya şöyle demişti: “Ey Kariler! Ne oluyor sizlere; neden bizden daha korkaksınız, bir şey istendiğinde bizden daha cimrisiniz ve bir şey yediğinizde lokmalarınız bizimkinden daha büyüktür?!” (Hilyet-ul Evliya, c.1, s.210; Hayat-us Sahabe, c.2, s.507)
Görüldüğü gibi Bi’ri Maune de öldürülenlere “Kariler” lakabı Peygamber-i Ekrem(sav) zamanında verilmişti.(Talayih-ul Hamiş, c.1, s.451; Hilyet-ül Evliya, c.1, s.123)
Resulullah(sav)’dan naklolunan bir hadiste şöyle geçiyor: “Bu ümmetin münafıklarının çoğu Kari’lerdendir.”(el-Faik, c.4, s.11) Bunun sebebi, diğerlerine göre karilerin daha gururlu, kibirli ve riyakar olmaları olabilir.
Bir başka hadiste ise Hz.Peygamber (sav)’in şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Derin hüzün kuyusundan Allah’a sığının.” Derin hüzün kuyusunun ne olduğu sorulduğunda Resulullah(sav); “Cehennemin dibinde olan bir vadidir; Cehennem(in kendisi) her gün 400 defa ondan Allah’a sığınır. Allah bu vadiyi riyakar kariler için hazırlamıştır.” dedi. (Mecma-uz Zevaid, c.7, s.168)
Yine bir nakle göre; “Müslümanlardan kim daha çok Kur’an’ı öğrenir veya toplar veya diğerlerinden daha çok okursa onun namazda imam olması ve diğerlerine emirlik yapması Resulullah(sav) tarafından kararlaştırılmıştı.” (Et-Tabakat-ul Kübra (Sadır Yay.), c.8, s.89; Ensab-ul Eşraf, c.1, s.264; Keşf-ul Estar, c.2, s.266 ve c.1, s.230; Mecma-uz Zevaid, c.5, s.255 ve c.7, s.161 ve c.2, s.63)
Kur’an’a önem vermek Resulullah(sav)’ın dönemine mahsus değildir. Resulullah(sav)’ın irtihalinden sonra da Kur’an’a çok önem veriliyordu.
Ebu Ubeyde şöyle diyor: Halk her sabah İbn-i Mesud’un evine gelir, o da onlardan yerlerine oturmalarını isterdi. Sonra Kur’an okuyanların arasında dolaşır ve “Falanca hangi suredesin” diye sorar, o da cevap verirdi. (el-Müsennef (Abdurrezzak), c.3, s.366; Mecmauz-uz Zevaid, c.7, s.167; Hayat-us Sahabe, c.3, s.255)
Emir-ul Mü’minin Ali(as)’da kur’an öğretiyordu. Ebu Abdurrahman Selemi (ki Asım Kur’an-ı ondan öğrenmiştir.) şöyle diyor: “Ben Kur’an’ın hepsini Ali b.Ebi Talib’in huzurunda okudum” (el-Küna vel-Elkab(Kummi), c.1, s.116)
Asım b.Kuleyb diyor ki: Ali(as) kufe mescidinde iken bazılarının sesini işitti. Onların kim olduğunu sorduğunda; “kur’an okuyup, onu öğrenenlerdir” diye cevap verdiler. Bunun üzerine Hz.Ali(as) şöyle buyurdu; “Onlar Resulullah(sav)’ın en çok sevdiği insanlardandır.” (Keşf-ul Estar (Müsned-ul Bezar’dan nakletmiştir.) c.3, s.94; Mecma-uz Zevaid, c.7, s.162)
Hz.Ali(as) Kur’an okuyanlara (beyt-ul maldan) ikişer bin dinar ayırırdı.(Kenz-ul Ummal, c.2, s.219)
Ve bir başka nakle göre Hz.Ali(as) şöyle buyurmuştur; “Müslüman olarak doğup, Kur’an okuyan herkese beyt-ul maldan yılda 200 dinar ayrılacaktır. İsteyen onu bu dünyada alır, isteyen de ahirette.” (Kenz-ul Ummal, c.2, s.219 ve Hisal, c.2, s.602; Mec’ma-ul Beyan, c.1, s.16; Veşail-uş Şia, c.4, s.838-839)
Ebu musa Eş’ari, Ömer b.Hattab’ın zamanında Kur’an’ı toplayan Basra karilerini çağırdığında 300 kişi onun yanına geldiler. (Sahih-i Müslim, c.3, s.100; Müşkül-ul A’sar, c.2, s.419; Hilyet-ul Evliya, c.1, s.257 ve 366; Kenz-ul Ummal, c.2, s.140-141)
İbn-u Zenceveyh şöyle diyor: Ömer b.Hattab, Ebu Musa’dan yanında olan karilerin sayısını kendisine söylemesini isetdi. O da yanında 300’ün üzerinde kari olduğunu söyledi. (Kenz-ul Ummal, c.2, s.183)
Sıffın savaşına yaklaşık 30 bin karinin katıldığı nakledilmiştir. (Sıffın (Menkari), s.188) Tabii ki bunların dışında da yine kariler vardı.
Elbette bu gibi istatistiklerde bir tür abartma görülmektedir. Hakemiyeti ileri sürenlerin mızraklara taktıkları Kur’an sayısının 500 olduğu söylenmiştir.
Mınkari, onların arasındaki Kur’an’ların bu sayıdan daha çok olduğuna inanarak mızraklara takılan 500 Kur’an’ın büyük Kur’an’lar olduğunu savunuyor.(Sıffın, s.478; Muruc-uz Zeheb, c.2, s.390; Tarih-ul Kur’an (Ebyari), s.152)
Üçüncü halife Osman’ın hilafetinin sonlarında ya da Hz.Ali(as)’nin hilafetinin sonlarında ölen Ebu Derda her zaman şöyle diyordu: “Yanımdaki Kur’an okuyanları saydığımda onların 1600’ün üzerinde olduğunu gördüm.”(Ensab-ul Eşraf (Mahmudi’nin araştırması), c.3, s.42)
Abdurrahman b.Muhammed b.Eş’as kıyam ettiğinde ordusunda öncüler vardı. Bunlara “Öncü kari”ler diyorlardı. Kumeyl b.Ziyad, Said b.Cübeyr, Abdurrahman b.Ebi Leyla v.s. de onlardandır.(Tarih-ul Umem vel Muluk (Taberi), c.6, s.350; el-Kamil fit-Tarih, c.4, s.472; el-Bidaye ven-Nihaye c.9, s.42 ve 47)
Ebu Hilal-i Askeri şöyle diyor: “Kari ve fakihlerin çoğu kölelerdendi. Onların çoğu İbn-i Eş’as’la birlikte Haccac’ın aleyhine kıyam etmişlerdi.”(el-Evail, c.2, s.62)
Bütün bu hadisler müslümanların, Kur’an’ı ezberlemeye ve Kur’an okumaya verdikleri önemi göstermektedirler.
2-KUR’AN’IN RESULULLAH(SAV)’E SUNULMASI
İbn-i Mes’ud’un, Resulullah(sav)’e sunulan en son Mushaf’a şahid olduğu, değişen ve nesholan ayetleri bildiği rivayet edilmiştir.(Tabakat-u İbn-i Saad, c.2, 2.bölüm s.104; Kenz-ul Ummal, c.2, s.224-225; Keşf-ul Estar, c.3, s.251; Mecma-uz Zevaid, c.9, s.288; Feth-ul Bari, c.9, s.40-41)
Beğevi “Şerh-is Sünnet”te şöyle diyor: “Zeyd b.Sabit, Kur’an’ın son olarak sunulmasına şahid olanlardandı. Nesholan ayetlerle ve nesholmayanlar belli olmuştu. Zeyd b.Sabit onu yazarak Resulullah(sav)’e gösterdi. Ve ömrünün sonuna kadar, halkı ona uymaya davet etti. Bunun için, Birinci ve İkinci halifeler, Zeyd b.Sabit’e itimat etmiş, Üçüncü halifede mushafları yazma işini ona bırakmıştır. (Tarih-ul Kur’an (Zencani) s.39-40; el-İtgan, c.1, s.50; el-Maarif (İbn-i Kutaybe), s.260; el-Müfessea fi Tarih-il Arab Kabl-el İslam, c.8, s.134)
Ragib, Ubeyd b.Kaab’tan şöyle naklediyor: “…Halk onun (Zeyd’in) kıraatını benimsedi. Çünkü o Kur’an-ı Resulullah(sav)’e sunan ve okuyan en son kişi idi.”
İbn-i Abbas şöyle diyor: “Ben Peygamber(sav)’in en son konuşma ve amelini ölçü ediniyor ve onu alıyordum.”(Muhazirat-ul Udeba, c.2, s.438)
Zerkeşi Zehebi’den şöyle naklediyor: “Kur’an-ı Resulullah(sav)’e sunan 7 kişidir; Ali(as), Osman b.Affan, Ubey, İbn-i Mes’ud, Zeyd, Ebu Musa ve Ebu Derda. (el-Burhan(Zerkeşi), c.1, s.242-243)
Nakledilen bu görüşmerin içinde Beğevi’nin Zeyd b.Sabit hakkındaki nakli şüphelidir. Çünkü özellikle Muhammed b.Ka’b onu Resulullah(sav)’ın zamanında Kur’an’ı toplayanlardan saymamıştır.
3-PEYGAMBER(SAV)’İN ZAMANINDA KUR’AN’IN HATMEDİLMESİ
Naledilen bazı hadisler Resul-i Ekrem(sav)’in zamanında Kur’an’ın hatmolunduğunu ispatlamaktadır. Şimdi bunlardan bazı örnekler verelim.
Resulullah(sav), Abdullah b.Amr b.As’a Kur’an’ı yedi gecede veya üç günde hatmetmesini buyurdu. Halbuki o Kur’an’ı her gece hatmediyordu. Bu olay Ehl-i Sünnet hadis kitaplarında çok meşhurdur.(Sahih-i Buhari, c.3, s.151-152; Tefsir(İbn-i Kesir), c.4, s.49; Kenz-ul Ummal c.1, s.451)
Muhammed b.Ka’b el-Kurazi’den şöyle naklolunuyor: “Resulullah(sav)’ın zamanında Kur’an’ı hatmedenlerin içinde Osman b.Affan, Ali b.Ebi Talib(as) ve Abdullah b.Mesud da vardı.”(el-Cami-ul Ahkam-il Kur’an, c.1, s.58; Kenz-ul Ummal, c.2, s.374)
“Kari” lakabıyla meşhur olanlardan bir diğeri de Said b.Ubey idi. (el-İsabet, c.2, s.50; Mebahis-un fi Ulum-il Kur’an, s.120)
Resulullah(sav) Saad b.Münzir’e Kur’an’ı üç merhalede okumasını emretti. (el-İtkan, c.1, s.72-104; Tefsir-i İbn-i Kesir, c.4, s.49; Feth-ul Bari, c.9, s.49; Muhazirat (Rağib), c.2, cüz.4, s,436; Mecma-uz Zevaid, c.7, s.171)
Resulullah(sav) Kays b.Ebi Sa’sa’ya, Kur’an’ı 15 merhalede okumasını emretti. (el-İtkan, c.1, s.72-104; Tefsir-i İbn-i Kesir, c.4, s.49; Muhazirat (Rağib), c.2, cüz.4, s,436)
Arbas b.Sariye’nin merfu hadisinde şöyle naklolunmuştur: “Kur’an’ı hatmedenin –yada toplayanın- duası kabul olur. (En-Naşr-u fil Kıraat-il Aşr, c.2, s.452-453; Kenz-ul Ummal, c.1, s.482; Mecma-uz Zevaid, c.7, s.172)
Tırmizi ve başkaları şöyle naklediyorlar: “Allah’ın en çok sevdiği amel, konakladığı yerde ara vermeksizin Kur’an’ı baştan sona okumaktır.”( el-İtkan, c.1, s.72-111; Sevab-ul A’mal, s.127; Kenz-ul Ummal, c.1, s.537; Nevadir-ul Usul, s.335)
Şeyh Saduk, Kur’an-ı Kerim’in tahrif olmadığına delil olarak; Kur’anın hatminin sevabı, Kur’an’ın bir gecede okunması ve Kur’an’ın üç günden az bir sürede hatmolunmasını nehyeden hadisleri göstermektedir. (Muhaccet-ul Beyza, c.2, s.264; en-Neşr, c.2, s.445-447)
Resulullah(sav)’tan şöyle rivayet ediliyor: “Allah kullarından birisi Kur’an’ı hatmettiği zaman, hatimden sonra 70 bin melek ona selam gönderir.” (Kenz-ul Ummal, c.1, s.454)
Yine Peygamber(sav)’den şöyle naklediliyor: “Kur’an’ı hatmedenin duası kabul olur.” (Kenz-ul Ummal, c.1, s.453 ve 461; en-Neşr fil-Karaat-i Kur’an, c.2, s.453)
“Melekler, Kur’an’ı hatmeden kimseye sabahtan akşama kadar selam gönderirler. Eğer Kur’an’ı akşam üstü hatmederse melekler akşamdan sabaha kadar ona selam gönderirler.” (Kenz-ul Ummal, c.1, s.461)
“Kur’an’ı yedi merhalede okuyan kimse mukarreblerin amelini yapmış olur. Beş merhalede okuyan sıddıkların amelini yapmış olur.”
Cabir b.Abdullah şöyle naklediyor: “Kur’an’ı okuyan ve toplayanın duası Allah katında kabul olur.”(Mecma-uz Zevaid, c.7, s.162-163)
Hz.Peygamber(sav)’den şöyle rivayet ediliyor: “Kur’an-ı hatmettikten sonra şöyle dua edin; Allah’ım kabirdeki vahşetimde onu benimle birlikte kıl.”(Kenz-ul Ummal, c.1, s.461)
Peygamber(sav) Kur’an’ı hatmettiği zaman ailesini yanına çağırır ve dua buyururdu. (Kenz-ul Ummal, c.2, s.226; Mecma-uz Zevaid, c.7, s.172’de şöyle diyor: “Enes b.Malik her zaman böyle yapardı.”)
“Kur’an okumaya başlandığında Fatihat-ul Kitab’ın (Fatiha suresi) okunmasına şahid olan kimse, Allah yolundaki fetihe şahid olan kimse gibidir. Ve onun hatmedildiğine şahid olan da ganimetlere tanık olan kimse gibidir.” (Kenz-ul Ummal, c.1, s.482-483)
Resulullah(sav) Kur’an’ı hatmettikten sonra şöyle buyururdu: “Allah’ım Kur’an’ın hürmetine bana merhamet et.” (el-Burhan(Zerkeşi), c.1, s.475; Delail-un Nübüvvet ven-Neşr, c.2, s.464)
Resul-i Ekrem(sav) buyuruyor ki: “Kur’an’ı yedi (gün veya merhale) den çok okumayın.(en fazla yedi günde bitirin)” (el-Burhan(Zerkeşi), c.1, s.470-471)
Resulullah(sav) Kur’an’ı hatmettikten sonra her zaman onun evvelinden beş ayet daha okurdu. (Nevadir-ul Usul, s.334-335)
Bütün bu hadisler Kur’an’ı Hz.Peygamber(sav)’in zamanında toplatıldığını, başlangıç ve sonunun belli olduğunu ortaya koymaktadır.
İbn-i Abbas, Kur’an’ı Ubey’in yanında okudu ve Kur’an’ı hatmettikten sonra ona şöyle dedi: “Fatiha ve Bakara suresinden beş ayet daha oku. Çünkü Kur’an’ı Peygamber(sav)’in yanında hatmettiğimde bana böyle yapmamı buyurmuştu.” (en-neşr, c.2, s.440-441)
Taberi şöyle diyor: “Abdullah b.Mes’ud, Ubey b.Kaab ve diğer bir grup sahabe Kur’an’ı bir çok defa Resulullah(sav)’ın huzurunda hatmetmişlerdi.” (Mecma-ul Beyan, c.1, s.15; İzhar-ul Hak, c.2, s.90)
Resulullah(sav)’ın her zaman Kur’an’ı hatmettikten sonra ayakta dua ettiği nakledilmiştir. (en-Neşr, c.2, s.464-465)
Bu hadisler Kur’an’ı Kerim’in, Resulullah(sav)’ın sağlığında bir araya toplandığı, başlangıç ve sonunun da belli olduğunu göstermektedir.
KUR’AN’IN PEYGAMBER(SAV)’İN ZAMANINDA BİR ARAYA TOPLANDIĞINI GÖSTEREN DİĞER DELİLLER:
Kur’an-ı Kerim’in Resulullah(sav)’ın hayatında toplandığını ortaya koyan delillerin önemlilerinden bir kısmını burada açıklamaya çalışacağız.
1-Hikmet ve Maslahatı Gözetmek
Kur’an’ın, Peygamber(sav)’in ümmeti için bir delil olduğu, onun davetinin esasını oluşturduğu ve Allah Teala tarafından nazil olan emirlerin bulunduğu bir kitap olduğu gerçeğini göz önüne aldığımızda, Resulullah(sav), eğer Kur’an’ın toplanmasına önem vermeyip ayetleri düzenlemeden bıraksaydı, okunmasını emretmeseydi ve arapların kıraatlarından caiz olanını, caiz olmayan kıraatlardan ayırmasaydı, şüphesiz bu iş hikmet ve maslahata ters düşerdi.
Belhi ve Seyyid b.Tavus’un dediği gibi bu müsamahayı normal bir müslümanın yapması düşünülemezken, Resulullah(sav)’ın böyle bir şey yaptığı nasıl düşünülebilir. (Saad-us Suud, s.192-193)
İmam Şerefuddin şöyle diyor: “Peygamber(sav)’i Hatem-ul Enbiya olarak tanıyan ve onu Allah ve Kur’an’a önem verme hususuna Allah’ın kullarına en büyük öğütçü olduğunu, onun ümmetin geleceğini düşünen, ileri görüşlü olduğunu ve hikmetin doruğunu bilen herkes Resulullah(sav)’ın Kur’an’ı dağınık ve birbirinden ayrı olarak bırakıp gitmesinin imkansız olduğunu itiraf edecektir.” (Ecvibet-ul Mesail, s.31)
2-Tarihi Gerçek
Resulullah(sav)’ın vahyi yazan katiplerinin olduğundan hiç kimse şüphe edemez. Resulullah(sav), o katipleri sırf bu iş için görevlendirmişti. Tarihçiler bu katiplerin adlarını yazmış, bazıları onların sayısının 42’ye uluştığını söylemişlerdir.”(el-Vezra vel-Kitap, s.12-13; Es-Siret-ul Halebiyye, c.3, s.326-327; Tecarib-ul Umem, c.1, s.161-162; el-Bidaye ven-Nihaye, c.7, s.339; Buhus-un fi tarih-il Kur’an ve Ulumih (Vahiy kitabı bölümü); Feth-ul Bari, c.9-19 ve 20 (Zeyd b.Sabit’in yaşantısını anlatırken); Sıfat-us Safve, c.1, s.704.) Not: Baglani “Peygamber(sav)’in zamanında Kur’an’ın toplanışı” adlı eserinde Peygamber(sav)’in Kur’an’a “Kitap” ismini koyduğunu söylemiştir. (Ukzubet-u Tahrif-il Kur’an, s.18)
Tarih kitaplarının dışında bir çok hadisde bugerçeği açıklamıştır. Allah Teala’nın buyurduğu “Allah’tan gönderilmiş –bir elçi-(ki) tertemiz sahifeleri okumaktadır.” (Beyyine-2) ayeti de Kur’an’ın sahifeler üzerinde bir araya toplandığına değinmektedir.Kur’an’ın yazıldığına dair hadislerden bazılarını aşağıda nakledeceğiz:
Zeyd b.Sabit’ten şöyle naklediliyor: “Ben Resulullah(sav)’e gelen vahiyleri yazardım. O vahyi ağır şartlar altında alırdı… Sonra ben (yazmak için) bir şey getirirdim. Peygamber söyler ben de yazardım… (Vahyi) Yazdıktan sonra Peygamber “Oku” diye buyururdu. Eğer bir yanlışlık olduysa, onu kendileri düzeltir, sonra da halka verirlerdi.” (Mecma-uz Zevaid, c.1, s.152; Tarih-ul Kur’an(Sağir), s.80)
Bu hadis, Kur’an ayetlerinin yazılışını Peygamber(sav)’in bizzat kendileri yakından takib ederek kontrol altında tuttuğunu ve onlarda yapılan yanlışlıkları düzelttiğini ortaya koymaktadır.
Peygamber(sav), ne zaman Vahy nazil olsa Zeyd veya bir başkasını çağırır, onu yazmasını emrederdi. (Delail-un Nübüvve(Beyhaki), c.1, s.242)
Beurra, Peygamber-i Ekrem(sav)’in kendisine şöyle buyurduğunu nakleder: “Zeydi çağırın, yazım araç gereçleriyle yanıma gelsin. Zeyd geldi ve Peygamber(sav) ona buyurdu ki: Yaz “Mü’minlerden özrü olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir.”(Nisa-95) (Tehzib-u Tarih-i Dimeşk, c.5, s.447; Sahih-i Buhari, c.3, s.145; Feth-ul Bari, c.9, s.20; el-Bidaye ven-Nihaye, c.7, s.347)
Hatta bir çok hadise: “Cebrail(as) daima bunu (ayet yada sureyi) falan yere koyun derdi.” (Kitab-ut Te’vil, c.1, s.8; Menahil-ul İrfan, c.1, s.24; Mebahis-un fi Ulum-il Kur’an, s.142; el-İtkan, c.1, s.62)
İbn-i Abbas şöyle diyor: “Resulullah(sav)’e vahiy inince onu yazması için birini çağırırdı. Sonra da; “Bu ayeti falan sureye yerleştirin, çünkü filan konu orada zikrolunmuştur” diye buyururdu. (el-Cami-us Sahih(Tirmizi), c.5, s.272; Tarih-i Yakubi, c.2, s.43; el-İtkan, c.1, s.62; el-Burhan(Zerkeşi), c.1, s.241; et-Temhid, c.1, s.213; Tarih-ul Kur’an(Sağir) s.81, (Medhal-un ilel-Kur’an-ı Kerim’den naklen, s.34) ve Menahil-ul İrfan, c.1, s.240’da ise ibare şöyledir: “Bu sureyi falan konunun zikredildiği yere koyun.”
Buna benzer bir hadis de Osman b.Affan’dan nakledilmiştir.(Müstedrek-ul Hakim, c.2, s.330 ve 221; Garib-ul Hadis, c.3, s.104; el-Burhan(Zerkeşi), c,1, s.234-235; Garaib-ul Kur’an, c.1, s.24; Feth-ul Bari, c.9, s.19-20-38-39; Kenz-ul Ummal, c.2, s.367; Fevatih-ur Rehemut, (el-Müstefa’nın haşiyesinde), c.2, s.12; Ed-Dürr-ul Mensur, c.3, s.207-208; Müşkül-ül Asar, c.2, s.152; el-Beyan, s.268; Buhus-un fi Tarih-il Kur’an ve Ulumih s.103; Menahil-ul İrfan, c.1, s.347; Mebahisun fi Ulum-il Kur’an, s.142; Tarih-ul Kur’an(Sağir), s.92; Cevahir-ul Ahbar vel-Asar(el-Behr-uz Zehhar’ın haşiyesinde), c.2, s.245; Sünen-i Ebi Davud, c.1, s.209; el-Sünen-ul Kubra (Beyhaki), c.2, s.42; Ahkam-ul Kur’an, c.1, s.10, Müsned-i Ahmed, c.1, s.57 ve 69)
Bu meseleye delil teşkil edecek diğer bir hadis Osman b.Ebi-l As’ın hadisidir. (el-İtkan, c,1, s.60; et-Temhid, c,1, s.213; Buhus-un fi Tarih-il Kur’an ve Ulumih, s.103; Mebahis-un fi Ulum-ul Kur’an, s.140 ve 145; Kenz-ul Ummal, c.2, s.10)
Yine İbn-i Abbas ve Suddi’den gelen başka bir hadis de bunu tasdik etmektedir. (Tefsir-i Mecma-ul Beyan, c.2, s.394; el-Cami-il Ahkam-ul Kur’an, c.1, s.60-61; et-Temhid, c.1, s.213)
BİRKAÇ NOKTA
A-Kur’an’ın yazılmasına Mekke’de başlanmıştır. Ömer b.Hattab’ın İslam’ı kabul etmesi esnasında gerçekleşen olay iddiamızı ispatlamaktadır. Olay şöyledir: “Ömer b.Hattab kız kardeşinin evinde Kur’an’ın bir bölümünün yazılı olduğu iki sahife buldu. Bu Kur’an sahifelerini kendine okuması için birisine verdi. O da Kur’an’ı Ömer’e okudu. Bunun üzerine Ömer müslüman oldu.” (Tarih-ul Kur’an(Ebyari), s.108-109; Ulum-ul Kur’an’il Kerim, s.153; ve yeni “es-Sahih min Siret-in Nebiyy-il Azam” kitabı, c.2, s.87-90’a müracaat edilsin; Keşf-ul Estar, c.3, s.169; Mecma-uz Zevaid, c.9, s.63)
Askalani ve diğerleri, Mekke’de Kur’an’ı ilk olarak Abdullah b.Saad b.Ebi Serh’in yazdığını söylemekteler. (Feth-ul Bari, c.9, s.19; es-Siret-ul Halebiyye, c.3, s.326)
İbn-i Kesir, vahyi ilk yazan kişinin Ubey b.Kaab olduğu iddiasının haşiyesinde şöyle diyor: “Hayır, böyle değil, çünkü Ubey b.Kaab, Mekki sureler nazil olduğunda yoktu. Sahabe onları Mekke’de yazmışlardı.” (el-Bidayet-u ven Nihaye, c.7, s.340)
B-Müslümanlar Kur’an’dan yazdıklarını büyük bir ihtimale göre beraberlerinde Medine’ye götürmüşlerdir. Bu yüzden bazen Mekki ayetler Medeni surelerde bazende bunun tersi olmaktadır.Gerçi onlar bu ayetleri ezberleyip, sonra Medine’ye hicret ettiklerinde orada yazmış oldukları da söylenebilir.(el-İtkan, c.1, s.14-18)
C- Resulullah(sav)’a ilk vahiy nazil olduğunda kalem vesilesiyle okuma ve yazma konusu gerçekleşiyordu. Hatta; Kur’an’ın, bir parçanın üzerine yazılı halde nazil olduğu da söylenmiştir.(el-İtkan, c.1, s.24 ve yine Ulum-ul Kur’an-il Kerim, 124’e de müracaat edilebilir.)
İlk nazil olan ayetler şunlardır: “Oku. Yaratan Rabbin’in adıyla oku. O insanı bir alaktan (kan pıhtısından) yarattı. Oku; Rabbin en büyük kerem sahibidir. Ki O, kalemle (yazmayı) öğretendir.” (Alak1-4)
Görüldüğü üzere, Kur’an, burada kaleme işaret etmektedir. Bir başka ayet-i kerime’de ise kaleme ve yazan şeye yemin ettiğini görmekteyiz.: “Andolsun kaleme ve yazdıklarına”(Kalem-1)
3-Peygamber(sav)’in Kur’an’ın Dışındaki Şeylerin Yazılmasına Engel Olması
Ehl-i Sünnet alimleri Resulullah(sav)’ın Kur’an’ın dışındaki şeylerin yazılmasına engel olduğunu nakletmektedirler: “Benden yalnızca Kur’an’ı yazın. Birisi benden Kur’an’ın dışında bir şey yazarsa onu yokedin.”(Te’vil-u Muhtelif-il Hadis, s.286; Cami-u Beyan-il ilm, c.1, s.76; Müsned-i Ahmed, c.3, s.21-12-39-56; Sünen-id Derami, c.1, s.119; Teşyid-ul ilm, s.28’den 32’ye, Mecma-uz Zevaid, c.1, s.151; Kenz-ul Ummal, c.1, s.179; el-Esrar-ul Merfue, s.9, Sahih-i Müslim, c.8, s.229; Feth-ul Bari, c.9, s.10-11)
Bize göre bu hadis sahih değildir. Bunun sahih olduğunu varsaysakta, Peygamber-i Ekrem(sav)’in bu sözü yalnızca kendi huzurunda vahyi yazan yazıcılar için buyurmuş olduğunu söylebiliriz. Çünkü; Resulullah(sav)’ın tefsir ve yorumları Kur’an’la birbirine karışmamalıydı. Eğer böyle bir karışım olsa, insanların bir çok hataya düşmesine sebep olur, hatta bazılarını, Kur’an’a kendilerinin bir şeyler eklemesine neden olabilirdi.
Bu hadis, bazılarının zannettiği gibi, Hz. Peygamber(sav)’in zamanında Kur’an’ın dışında hiçbir şeyin yazılmadığı anlamına gelmediği gibi delil olarakta kabul edilemez. (Tarih-ul Kur’an(Abyari), s.108)
4-Kur’an-ı Kerim’in Resulullah(sav)’ın Huzurunda Bir Araya Toplanması
Zeyd b.Sabit şöyle diyor: “Biz Resulullah(sav)’ın yanında Kur’an sayfalarını (Vahiy yazıldıktan sonra) bir araya getirirdik.”
Hakim şöyle diyor: “Bu söz Kur’an’ın Resulullah(sav)’ın zamanında bir araya getirildiğini açıkca ispat etmektedir.”
Bir başka hadiste de Hakim, Zeyd’den şöyle naklediyor: “Biz Resulullah(sav)’ın huzurunda Kur’an’ı bir araya toplardık…” (Müstedrek-ul Hakim, s.611 ve 129; el-Burhan(Zerkeşi), c.1, s.237-256 ve 235; Fevatih-ul Rahemut(el-Müstevfa’nın haşiyesinde), c.2, s.13; el-İtkan, c.1, s.57 ve 60; Menahil-ul İrfan, c.1, s.240; el-Beyan(Hoi), s.273; Buhus-un fi Tarih-il Kur’an Ulumih, s.105-126 ve 130; Müsned-i Ahmed, c.5, s.185; Ukzubet-u Tahrif-i Kur’an, s.16, (el-Müsanif’ten naklen) İbn-i ebi Şeybe, c.3, s.145)
5-Hz.Ali(as)’nin Hadisi
Emir-el Mü’minin Ali(as)’nin şöyle buyurduğu naklediliyor: “Resulullah(sav)’den yalnızca Kur’an’ı yazdık ve yine bu sahifede olanı…” (Tarih-u Vasıt, s.102; Kenz-ul Ummal, c.7, s.105; Tezkiret-ul Hifaz, c.1, s.12)
Bu hadise göre Resul-i Ekrem(sav)’in sözlerinin çoğunun yazıldığı için bu hadis hakkında söylenecek çok söz var. Ancak konuyu araştırmayı başka bir zamana bırakıyoruz.
6-Hz. Peygamber(sav)’den Kalan Mushaf
Bazı hadislerin açıkladığı üzere Resulullah(sav)’ın evinde, dinlenme yerinde bir Mushaf vardı.(Tarih-ul Kur’an(Zencani), s.64-44 ve 45; Tefsir-ul Burhan (Mukaddime), s.36; Umdet-ul Kari, c.2, s.16; el-Bihar, c.89, s.48-52; el-İtkan, c.1, s.57-58; Menakib-u Al-i Ebi Talib; Şehr-i Aşub, c.2, s.41; Tefsir-ul Kummi, c.2, s.451; el-Mehaccet-ul Beyza, c.2, s.264; Tarih-ul Kur’an (Abyari), s.84-106; Tefsir-us Sırat-il Müstakim, c.1, s.366 (dipnotta); el-Vafi, c.5, s.274; Ukzubet-ul Tahrif-ul Kur’an, s.17)
Resul-i Ekrem(sav), Emir-el Müminin Ali(as)’a Kur’an’ı alıp, toplamasını emretmişti. İmam Ali(as) bu konuyu şöyle açıklıyor: “Resulullah(sav) nazil olan bütün ayetleri bana okuyor, ben de onları yazıyordum.”
7-Kur’an İslam’ın Temelidir
Tarihçiler şöyle diyorlar: Resulullah(sav)’ın antlaşmalarını (hurma ağaçlarını ürünlerinin değerlendirmesini) ve boç edinilen paraları yazan katipleri vardı. Resulullah(sav) katiplerden Hudeybiye savaşından bir yıl önce İslam’ı kabul edenlerin hepsinin isimlerini yazmalarını istemişti. Bunun üzerine Muaz 1500 kişinin adını yazmıştı.
Buna ilave olarak müslümanların (savaşla ilgili konuları ve savaşa katılanların adlarını yazmak için) ordu içinde de katipleri vardı. (Diğer kaynaklar için “es-Sevk fi Zill-id Devlet-il İslamiyye, s.68” e müracaat edebilirler.)
Acaba Resul-i Ekrem(sav)’in bu gibi konuların yazılmasına önem verirken Kur’an’ın yazılmasına önem vermemesi düşünülebilir mi?! Halbuki Kur’an İslam’ın temelidir. Alınan borçları yazmak Resulullah(sav) için Kur’an’ı yazmaktan daha mı önemliydi? Acaba Kur’an’ın dağınık bir şekilde kağıt ve levhalar üzerine yazılmış olması mı yoksa düzenli ve toplu bir halde olması mı daha iyiydi? Böyle bir düzensizlik normal bir insandan beklenmezken, bütün işlerin düzenleyicisi ve bir ümmetin önderi olan Peygamber (sav)’den asla beklenemez.!!!
8-Hz.Peygamber(sav)’in Zamanında Varolan Mushaflar
Bazı hadisler, Resulullah(sav)’ın zamanında bazı sahabilerde Kur’an’ın tamamının, bazılarında da bir bölümünün bulunduğunu ortaya koymaktadır. Sahabiler ise onları okuyup, sonra da başkalarına veriyorlardı. Resulullah(sav)’da o sahifelerin düzeni hususunda bazı emirler vermişti.
Meseleye genel olarak baktığımızda diyebiliriz ki, eğer o zaman Kur’an’ın yazılıp toplanması insanın aklına gelen manada olmasaydı böyle sayfaların da olmaması gerekirdi. Ve onlara “mushaf” yada “mesahif” denilmesinin de yine bir anlamı olmayacaktı. Ayrıca hadislerde vurgulandığı üzere bu sayfaların arasındaki ihtilafların da (Mesafih-i Secistani ve Zencani’nin Tarih-ul Kur’an’ı vs.’de bu ihtilaflara işaret edilmiştir.) manası olmazdı.
Hatta Amudi, sahabalerin zamanında meşhur mushafların Hz.Muhammed(sav)e sunulmuş olduğunu bile iddia ediyor.(Tarih-ul Kur’an (Sağir), s.77; Tarih-ul Kur’an (Zencani), s.39)
Resulullah(sav)‘in zamanında “Mushaf” yada “Mushaflar”’ın olduğunu açıkça ispatlayan bazı hadisler bu iddiayı teyid etmektedirler. Örneğin;
1-Ukbat b.Amir babasından o da Resulullah(sav)’dan şöyle naklediyor: “Allah(cc)’ın Kitabı’nı öğrenin, ona bağlanın, ona sahip çıkın, onu kendinize nağme edinin. Canım elinde olan Allah(cc)’a andolsun, eğer böyle yaparsanız aklınız onu çabucak alır.” (Sünen-i Daremi, c.2, s.439; Müsned-i Ahmed, c.4, s.150-153; Tefsir-i İbn-i Kesir, c.4(Hatime), s.34)
2-Muhacir b.Habib Resulullah(sav)’dan şöyle naklediyor: “Ey Kur’an ehli; Kur’an’ı duvara asmayın, onu gece ve gündüz hakkıyla tilavet edin, onu nağme edinin, ona sahip çıkın, ondakileri zikredin, umulur ki kurtuluşa eresiniz.”
Bu hadisin mürsel olduğunu da hatırlatalım.Ebu Ubeyd şöyle diyor: “Onu nağme edinin” cümlesinden maksat Kur’an’ı , kendinize sermaye yapın. “Ona sahip çıkın” cümlesinden amaç ise, Kur’an’ı mal topladığınız gibi toplayın ve kendi servetiniz olarak hesaplayın demektir.(Tefsir-i İbn-i Kesir, c.4(Hatime), s.34)
3-Abdullah b.Amr şöyle diyor: “Birisi oğlunu Resulullah(sav)’ın yanına getirerek: “Ya Resulullah(sav) benim oğlum gündüzleri Kur’an okuyor, geceleri de yatmıyor” demesi üzerine Resulullah(sav) ona; “Acaba çocuğunun gündüzleri zikretmesi (Kur’an okuması), geceleri de sağlıklı olarak ihya etmesi hoşuna gitmiyor mu?” diye cevap verdi.” (Müsned-i Ahmed, c.2,s.173)
4-Osman b.Abdullah-i Avs. Resulullah(sav)’in şöyle buyurduğunu naklediyor: “Kur’an’ı, mushafın yüzünden okuyana iki bin hasene verilir. Eğer mushafın yüzünden okumazsa –zannediyorum şöyle buyurdu- bin hasene verilir.(el-Burhan (Zerkeşi), c.1, s.462; Kenz-ul Ummal, c.1, s.477; el-İtkan, c.1, s.108)
5-Avs-i Sakafi Resulullah(sav)’dan şöyle naklediyor: “Kur’an’ı mushafın yüzünden okumayan(ezbere okuyan) için bin derece vardır. Ama mushafın yüzünden okuyanın derecesi iki bine ulaşır. (el-Burhan (Zerkeşi), c.1, s.462; Kenz-ul Ummal, c.1, s.460; el-İtkan, c.1, s.108; Tarih-ul Kur’an(Sağir), s.84; Mecma-uz Zevaid, c.7, s.165)
6-Aişe’den gelen bir merfu hadiste şöyle naklediyor: “…Mushaf’a bakmak ibadettir.” (el-Burhan(Zerkeşi), c.1, s.463)
7-İbn-i mes’ud’un merfu hadisi de şöyledir: “Allah ve Resulü’nün sevgisini kazanmak isteyen ilahi ayetleri mushafın yüzünden okusun.” (Bu hadisin münker hadis olduğu söylenmektedir.) (Kenz-ul Ummal, c.1, s.534; el-İtkan, c.1, s.108; Tarih-ul Kur’an(Sağir), s.84)
8-Beyhaki Hasan’ın senedine dayanarak İbn-i Mes’ud’a ait bir hadiste şöyle naklediyor: “Kur’an’a sürekli bakın.” (el-İtkan, c.1, s.108; Tarih-ul Kur’an(Sağir), s.84; Mecma-uz Zevaid, c.7, s.165)
9-Abdullah b.Zübeyr Resulullah(sav)’dan şöyle naklediyor: “Kur’an’ı ezberden ya da bakarak okuyana (Allah(cc)) cennette bir ağaç verir. (Keşf-ul Estar (Müsned-il Bezzar’dan naklen), c.3,s.93-92; Mecma-uz Zevaid, c.7, s.171)
10-Ebu Said-i Hudri, Resulullah(sav)’dan şöyle naklediyor: “Gözlerinizin ibadeti vardır, o ibadeti ona verin.” Gözün ibadetinin ne olduğunun sorulduğunda: “Kur’an’a bakmak, onun üzerinde düşünmek ve ondan ibret almaktır.” diye buyurdular.(Mehaccet-ul Beyza, c.2, s.231; Kenz-ul Ummal, c.1, s.455; Nevadir-ul Usul, s.333)
11-Resulullah(sav)’dan şöyle naklolunuyor: “Hiçbir şey şeytana, Kur’an’ı düşünerek okumaktan daha acı gelmez.”(Sevab-ul A’mal, s.129; el-Vesail, c.4, s.853)
12-Resulullah(sav), Müşrikler mushaflardan bir şey çalmasınlar diye mushafların küfür diyarlarına götürülmesini yasaklıyordu.
Bazı hadislerde “Mushaf” kelimesi yerine “Kur’an” kelimesi kullanılmıştır. Suyuti, İbn-i Kuteybe ve Mu’tesir’in yazarı “Kur’an” kelimesinin “Mushaf” anlamına geldiğini söylüyorlar.(Kenz-ul Ummal, c.2, s.223-224 ve 214, c.1, s.464-544 ve 547’ye başvurulabilir; Sünen-i Ebi Davud, c.3, s.36; Sahih-i Müslim, c.6, s.30; Tarih-ul Kur’an(Sağir), s.85; Müsned-i Hamidi, c.2, s.306; Sahih-i Buhari, c.2, s.109; Şerh-ul Muvattaa-i Malik (Tenvir-ul Havalik ile beraber), c.2, s.5; Şerh-ul Muvattaa(Zerkani), c.3, s.287; Keşf-ul Estar, c.2, s.272; Mecma-uz Zevaid, c.5,s.256; Müşkil-u A’sar, c.2, s.368-370; el-Müsannif(Abdurrezzak), c.5, s.212; el-Mahalli, c.7, s.349; el-Mu’teser minel Muhtasar, c.1, s.27; Sünen-i İbn-i Mace, c.2, s.961; Sünen-i Beyhaki, c.1, s.108; Nesb-ur Re’ye, c.3, s.383-384; Feth-ul Bari, c.6, s.93; Tevil-ul Muhtelef-il Hadis, s.202; Mecma-uz Zevaid, c.5, s.256; Kitab-ul Emare, c.2, s.131)
13-Ebu Ümame, Resulullah(sav)’dan şöyle naklediyor: “Bu duvara asılmış mushaflar sizleri mağrur etmesin. Çünkü Allah(cc), Kur’an’ı kalbine yerleştirene azap etmez.” (Kenz-ul Ummal, c.1, s.477; Nevadir-ul Usul, s.333)
14-İbn-i Abbas, Resulullah(sav)’dan şöyle naklediyor: “Sürekli Kur’an’a bakan insan ölünceye kadar kör olmaz.” (Kenz-ul Ummal, c.1, s.477)
15-Osman b.Ebu-l As, Resulullah(sav)’dan şöyle nakleder: “Temiz olmadığın zaman Kur’an’a dokunma.” Bu hadisin bir benzerini de Hekim b.Hezam ve İbn-i Ömer Resulullah(sav)’dan nakletmişlerdir.” (Kenz-ul Ummal, c.1, s.548-543)
16-Ebu Derda, Resulullah(sav)’dan şöyle naklediyor: “Camileri süsleyip, Kur’anları bezediğiniz zaman felakete uğrarsınız.”(Nevadir-ul Usul, s.334)
17-İbn-i Mace ve diğerleri Enes’ten –merfu olarak- şöyle naklediyorlar: “İnsan kabire yedi şeyin mükafatını beraberinde götürür. Onlardan biri mushaf’ı miras bırakan kimsedir.” (Tarih-ul Kur’an(Sağir), s.84; el-İtkan’dan(Suyuti), c.4, s.166’dan naklen)
18-Resulullah(sav)’dan şöyle naklolunuyor: “Bir zaman gelecek ki Kur’an bir gecede kalplerden ve mushaflardan silinecektir.” (Kenz-ul Ummal, c.1, s.170)
19-Enes b.Malik, Resulullah(sav)’dan şöyle naklediyor: “Allah(cc), Kur’an’ı bilinçli bir şekilde çocuğuna öğretenin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar. Ve çocuğuna yalnızca Kur’an’ı öğreteni ise kıyamet gününde dolun ay gibi haşreder…” (Mecma-uz Zevaid, c.7, s.165-166)
20-Resulullah(sav) şöyle buyuruyor: “Dünyada dört şey yalnız kalır: Zalimin göğsündeki Kur’an, İçinde namaz kılınmayan cami, Evlerde olup da okunmayan Kur’an ve Layık olmayan halkın içine düşmüş salih insan.” (Kenz-ul Ummal, c.1, s.544; Tarih-ul Kur’an(Sağir), s.84)
Yukarıda kaydettiğimiz hadislere ilave olarak tarihler bazılarının Hz.Muhammed(sav)’den mushaf istediklerini ve Resulullah(sav)’ın da buna olumlu cevap verdiğini yazmaktadırlar. Osman b.Ebu-l As’ın hadisi bunun en açık örneğidir: “Sakif’in elçisi Resulullah(sav)’ın yanına geldiğinde, giderek ondaki mushafı istedim. O da mushafı bana verdi…” (Mecma-uz Zevaid, c.9, s.371; Hayat-us Sahabe, c.3, s.244)
9-Hz.Muhammed(sav) Hayattayken Kur’an’ın Yazılması
Kur’an’ın Peygamberin zamanında var olduğunu ispatlayan hadisler’den başka, Kur’an’ın yazılmasının o dönemde yaygın olduğunu ortaya koyan hadisler de vardır; şimdi de onlara yer vermeye çaışacağız:
1-Resulullah(sav) şöyle buyuruyor: “Kur’an üzerinde düşünmenin fazileti ile onu yüzünden okumanın fazileti arasındaki fark, farzlar ile müstehaplar arasındaki fazilet gibidir.” Suyuti bu hadisin sahih olduğunu söylemektedir.( el-Burhan(Zerkeşi) c.1, s.462; İtkan, c.1, s.108; Kenz-ul Ummal, c.1, s.549,(s.460 ve 541’de de buna yakın bir ibare vardır.); Muhazirat-ul Udeba, c.2, cüz.4, s.435-437)
2-Ebu Derda’nın marfu hadisi şöyledir: “Günde iki yüz ayeti düşünerek okuyan birisi kendi çevresindeki yedi kabire(ölen kimseye) şefat edebilir.” (el-Burhan(Zerkeşi), c.1, s.462; Kenz-ul Ummal, c.1,s.477)
3- Resulullah(sav) bir hadiste şöyle buyuruyor: “Ümmetimin en üstün ibadeti Kur’an’ı düşünerek okumaktır.”(Adab-ul Mutaallimin(Şeyh Tusi), Şerh-u Bab-ul Hadi Aşer’in ekinde, s.151; el-Muhaccet-ul Beyza, c.2, s.231; Kenz-ul Ummal, c.1, s.455-469)
4-Enes, Resulullah(sav)’dan şöyle naklediyor: “Kur’an’a bakarak ve düşünerek okuyan kimse gözlerinden faydalanmış olur.”(Kenz-ul Ummal, c.1, s.477)
5-Aişe, Resulullah(sav)’dan şöyle naklediyor: “Kur’an’a saygı gösterin, onu taş ve kesek üzerine yazmayın. Kur’an’ı silinebilecek şeylerin üzerine yazın. Onu ağız suyuyla silmeyin, yalnız tabii suyla silin.”(Kenz-ul Ummal, c.1, s.493)
6-İbn-i Zübeyr Resulullah(sav)’dan şöyle naklediyor: “Kur’an’ı ezberden hatmedene veya yüzünden hatmedene Allah(cc) cennette bir ağaç verecektir.” (Kenz-ul Ummal, c.1, s.478;Keşf-ul Estar, c.3, s.93-94; Macme-uz Zevaid, c.7, s.165)
7-Huzeyfe Resulullah(sav)’dan şöyle naklediyor: “Kur’an’ı hatmedinceye kadar tertiliyle, bakarak ve üzerinde düşünerek okuyana, bu ameli için Allah(cc) cennette bir ağaç diker.” (Kenz-ul Ummal, c.1, s.478)
8-Muaz, Resulullah(sav)’dan şöyle naklediyor: “Kur’an’ın yazılarını (eserlerini) ayaklarınızla silmeyin.”(Aynı Kay., s.549<Muhtemelen Hz.Peygamber bazı ayetlerin yere yazıldığını görmüş ve böyle buyurmuştur.>)
9-Ömer b.Abdulaziz diyor ki: “Resulullah(sav) yerde olan Kur’an yazısının yanından geçiyordu.”(onu öylece yerde görünce) şöyle buyurdu: “Bunu yapan Allah’ın rahmetinden uzak olsun.” Daha sonra; “Kur’an’ı layık olduğu yere koyun.” Diye buyurdu.(Ayn.Kay.s.548-549)
10-Kur’an-ı Kerim’i, Hz.Muhammed(sav) Zamanında Bir Araya Toplayanlar
Tarihçiler ve yazarlar, “Biz Kur’an’ı Resulullah(sav) zamanında bir araya topladık.” Diyen bir grup sahabeden sözetmektedirler. Yine “iki-üç surenin dışında bütün Kur’an’ı topladık” diyen sahabelerin de adlarını yazmışlardır.
Kur’an’ın bir araya toplanmasından amaç, onun dağınık olmadığı anlamına gelmektedir. Sahabeler yada onlardan bir grup farklı zamanlarda nazil olan Kur’an’a ulaşmak, önceki ayetlerle sonra nazil olanları birbirine eklemek için büyük çaba harcıyorlardı. Onlar Kur’an’ı toplamaya çok önem veriyordu. Ayetleri bir araya getirip, toplamak, yeni nazil olan ayetleri önceki ayetlere eklemek ancak yazmakla mümkün olur.
“Kur’an’ ezberlenerek toplanıyordu.” Sözü doğru değildir. Çünkü Hz.Muhammed(sav) hayattayken onlarca Kur’an hafızı vardı. Onlardan 70’i Bi’ri Maune’de öldürülmüştü. Gerçi bu sayıda tereddütümüz var ve bunu kabul etmiyoruz. (Es-Sahih-u Min Sireti Nebiyy-i A’zam(sav), 5.cüzünün “Gazvet-ü Bi’ri Maune” bölümünde bahsettik.) Ama ileride de göreceğiniz gibi Resulullah(sav)’ın vefatından daha birkaç ay geçmemişti ki Yemane vakıasında da buna benzer sayıda Kur’an hafızlarının öldürüldüğü, hatta ölenlerin 400 yada 500 kişiye yakın olduğu söylenmektedir.
Urvet b.Zübeyr, Birince Halife’nin niçin Kur’an’ı bir araya toplamaya giriştiği hakkında şöyle diyor: “Yemame’de öyle kimseler öldürüldü ki, Resulullah(sav)’ın ashabından ve Kur’an’ı biraraya toplayanlardandılar.”(Kenz-ul Ummal, c.2, s.363)
Kur’an’ı biraraya toplayanlardan kabul edilen bu grubun kendilerine mahsus mushafları da vardı. Örneğin Zeyd, İbn-i Mes’ud, Hz.Ali(as) ve Ubey gibilerin kendilerine ait mushafları vardı. Hatta bu mushaflardan bazıları onların ölümünden yüz yıllar sonra bile mahfuz kalmıştı.(el-Fihrist(İbn-i Nedim), s.29; et-Temhid Fi Ulum-il Kur’an, c.1, s.205)
Bu mushaflar, Resulullah(sav)’ın zamanında halkın arasında mevcut olan diğer mushafların dışındadır.
Bu yüzden eğer Yemame savaşında ölenlerin sayısını ileride değineceğimiz hadislerde ki sayılara eklersek dikkat çekici bir rakam elimize geçecektir. Şunu da belirtmek gerekir ki, sözü geçen mushaflar arasında, bir-iki surenin noksan olması gibi ayet ve surelerinin düzeni açısından bazı küçük farklar olabilir. Ama bunun ispat etmek istediğimiz şeyle herhangi bir çelişkisi yoktur; aksine onu tekid ve ispat etmektedir. [Çünkü onların genelinin birbirleriyle uyumlu olması ayet ve surelerin düzenine verilen önemi gistermektedir.]
Resulullah(sav)’ın zamanında Kur’an’ı kimlerin biraraya topladığını açıklayan hadislerden bir kaçını aktaracağız.
Katade şöyle diyor: “Enes b.Malik’ten Resulullah(sav)’in zamanında kaç kişinin Kur’an’ı topladığını sorduğumda şöyle cevap verdi: 4 Kişi; onların hepsi Ensardan idi: Ubey b.Kaab, Muaz b.Cebel, Zeyd b.Sabit, Ebu Zeyd. Ve biz de bunu onlardan miras aldık” (Sahih-i Buhari, c.2, s.201; c.3, s.147; Tabakat-u İbn-i Saad, c.2, 2.kısımı, s.112-113; Tefsir-ul Hazin, c.1, s.7; Lubab-ut Te’vil(Nişaburi, Cami-ul Beyan’ın haşiyesinde), c.1, s.24; Menahil-ul İrfan, c.1, s.236; el-Cami li Ahkam-il Kur’an, c.1, s.56-57; el-Bihar, c.89, s.77; el-Burhan(Zerkeşi), c.1, s.241; el-İtkan, c.1, s.70-71; Umdet-ul Kari, c.20, s.26; Tehzib-ul Tarih-i Dimeşk, c.5, s.448-137; Tefsir-i İbn-i Kesin, c.4, s.28’in dipnotunda; Tarih-ul Kur’an, s.47; Feth-ul Bari, c.9,s.49; Kenz-ul Ummal, c.2, s.390; el-Beyan(Hoi), s.269; Usd-ul Gabe, c.4, s.216; el-İstiab(el-İsabe’nin haşiyesinde), c.3, s.224; el-Cami-us Sahih(Tirmizi), c.5, s.666; Tezkiret-ul Hafız, c.1, s.25-31; el-Bidaye ven-Nihaye, c.7, s.340-346)
Kitab-us Sindi’nin haşiyesinde şunlar yazılıdır: “Enes’in yukarıdaki sözden amacı “ben bu dört kişinin dışında kimşeyi hatırlamıyorum”dur. Veya “Evs kabilesinden yalnızca bu dört kişi aklımda kalmıştır.” demek istiyor. Çünkü sahabilerden bir çoğunun Kur’an’ı biraraya getirmeye büyük önem verdikleri bilinmektedir(ki bu da Enes’ten rivayet edilen söze ters düşmektedir.) (Sindi’nin Sahih-i Buhari’ye haşiyesi, c.3, s.147)
Kurtubi Enes’in sözünü şu şekilde açıklıyor: “Enes’in bu sözden maksadı yalnız Ensar’dan olanlardır. Çünkü sahabilerden başka bir grup da Kur’an’ı toplamaya önem veriyordu. Örneğin: Osman b.Affan, Hz.Ali(as), Abdullah b.Mes’ud, Abdullah b.Amr b.As Salim Mevla Ebi Huzeyfe (el-İstiab(el-İsabe’nin haşiyesinde), c.3, s.224; Usd-ul Gabe, c.4, s.216)
Ebu Ömer, Kays b.Seken’in tercümesinde onun Ebu Zeyd olduğunu zannediyor. Ebu ömer’in dışındaki bazıları da aynı görüşteler.(el-İsabe, c.3, s.250; el-istiab, c.3, s.224; Usd-ul Gabe, c.4, s.216)
Merzbani ve bazıları ona “Sabit” diyor Resulullah(sav)’ın zamanında Kur’an’ı bir araya getiren altı kişiden biri olduğunu kabul ediyorlar.(Nur-ul Kabes, s.104-105; el-Muhbir, s.386; Feth-ul Bari, c.9, s.49; el-İtkan, c.1, s.72; Umdet-il Kari, c.20, s.27)
Buna rağmen Kur’an’ın Resulullah(sav)’ın zamanında Zeyd tarafından toplandığı hususunda bir grubun şüphe ettiğini gösteren görüşleri İbn-i Abdulbirr’in naklettiğini görmekteyiz.
O şöyle diyor: “… Bir grup İbn-i Şahab’ın hadisini delil göstererek itiraz etmişler. İbn-i Şahab Ubeyd b.Sebbak’tan, o da Zeyd b.Sabit’ten şöyle naklediyor: “Yemame’de Kur’an karileri öldürüldükten sonra Ebu bekir bana Kur’an’ı biraraya toplamamı emretti. Ben de bu işe koyularak Kur’an’ı tahtalardan, mektuplardan ve hafızlardan yararlanarak topladım. Hatta Tevbe suresinin son ayetini Huzeyme yada Ebu Huzeyme adlı birisinde buldum.” Bazıları bu hadis hakkında şöyle diyorlar: “Eğer Kur’an Resulullah(sav)’ın zamanında toplanmış olsaydı Zeyd onu kendi hafızasından yararlanarak toplar ve başka şeylerden yararlanmasına gerek kalmazdı.” (el-İstiab(el-İsabe’nin haşiyesinde), c.1, s.552)
Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki Muhammed b.Ka’b el-Kurazi, Zeyd’den başkasını Kur’an’ı Resulullah(sav)’ın zamanında toplayanlardan saymamıştır.
İbn-i Abdulbirr’in sözü yine tartışılabilir. Şöyle ki, Zeyd’in kendi hafızasındakilere dayanmadan Kur’an’ı Kerim’i toplamaktaki hedefi, halka, kendi re’yine göre hareket etme gibi herhangi bir baskının olmadığını ispatlamak olabilir. Muhammed b.Kaab-i Karzi, İbn-i Mes’ud ve Hz.Ali(as) gibiler Kur’an’ı biraraya getirdikleri halde onları da zikretmemiştir. Ancak bu eleştiri ihtimalden başka bir şey olmadığı için bir şeyi ifade etmez. Çünkü Muhammed b.Kaab’ın amacı, ensardan Kur’an’ı biraraya getirdiklerini bildiği kimselerin ismini saymak olabilir.
Ayrıca İbn-i Mes’ud, Kur’an’ı toplama görevinin Zeyd’e verilmesine ve onun bu işe ehil olmadığını vurgulamak için karşı çıkıyor ve şöyle diyor: “İbn-i Mes’ud Kur’an’ın 70 suresini Resul-i Ekrem(sav)’in mübarek ağzından işitmiştir. Ama Zeyd o zamanlar çocuklarla oynuyurdu.” (Feth-ul Bari, c.9, s.44)
Buna göre, İbn-i Abdulbirr’in söyledikleri güçlü bir görüş olarak kalıyor. Herhalukarda, Enes’in rivayeti bu konudaki tek rivayet değildir. Bu konuda İbn-i Sirin’den de bir hadis naklolunmuştur; buna benzer bir soru onda da söz konusudur. Çünkü o da önceki hadiste adı geçenleri saymıştır; ancak şu ikisinde ihtilaf vardır: Ebu Derda(bir söylentiye göre de “Osman”) ve Temim-ud Dar. (Tabakat-u ibn-i Saad, c.2, 2.kısım, s.113; el-Burhan(Zerkeşi), c.1, s.241; el-İtkan, c.1, s.72; Tarih-ul Kur’an, s.47)
Bir başka hadiste, Şa’bi: Kur’an’ı bir araya getirenlerin altı kişi olduğunu naklederek yukarıdakilere Ebu Derda ve Said b.Ubeyd’de eklemiştir.( Tabakat-u ibn-i Saad, c.2, 2.kısım, s.112-114; el-Burhan(Zerkeşi), c.1, s.241; el-İtkan, c.1, s.72; Feth-ul Bari, c.9, s.48; Nur-ul Kabes, s.105-245; Kenz-ul Ummal, c.2, s.365-374; el-İzah(İbn-i Şazan), s.222; el-Beyn, s.269.(Munteheb, Kenz-ul Ummal, c.2, s.214’den naklen); Tehzib-i Tarihi Dimeşk, c.5, s.448; Tarih-ul Kur’an, s.47(Buhus’un Havle Ulum-il Kur’an, s.214’den naklen); el-İsabe, c.2, s.50; Mecma-uz Zevaid, c.9, s.312)
Muhammed b.Kaab-i Karzi’den şöyle naklolunuyor: “Onlar 5 Kişiydiler; Muaz, Ubey, Ebu Derda, Ubadet b.Sabit, Ebu Eyyub-i Ensari.” (Tabakat-u ibn-i Saad, c.2, 2.bölüm, s.113-114; el-İtkan, c.1, s.72; Feth-ul Bari, c.9, s.48;Tarih-ul Kur’an, s.47; Kenz-ul Ummal, c.2, s.365-374;Menahil-ul İrfan, c.1, s.237; Umdet-ul Kari, c.20, s.27(Ancak bu kitapta Ubadet b.Sabit’in yerine Ubadet b.Samit gelmiştir.); Hayat-us Sahabe, c.3,s.221)
Ubade b.Sabit, Ubadet-i Samit’in hatalı yazılışıdır. Ubadet b.Sabit hakkında sahabelerin biyografisinde bir şey bulamadık. İbn-i Nedim Şa’bi ve Enes’in söylediklerine ilave olarak Emirel Müminin Ali(as)’ı ve Ubeyd b.Muaviye’yi de eklemiştir.(el-Fihrist, s.30; Tarih-ul Kur’an(Zencani), s.46; Tarih-il Kur’an(Ebyari), s.95)
Ali b.Ribah şöyle diyor: “Resulullah(sav)’ın zamanında Ali b.Ebi Talip ve Ubey b.Kaab Kur’an’ı bir araya getirmiştir.”(Tarih-ul Kur’an (Zencani), s.47; A’yan-uş Şia, c.1, s.87; Tefsir-i İbn-i Kesir, c.4, s.28’in dipnotu.)
İbn-i Hebban da Resulullah(sav)’ın zamanında Kur’an’ın Ubey b.Kaab tarafından bir araya toplandığını söylemektedir.(Meşahir-ul Ulema-il Emsar, s.12)
Hz.Ali(as)’den şöyle naklediliyor: “Resulullah(sav)’dan yalnızca Kur’an’ı ve bir de bu sahifede olanı yazdık.”(Tarih-u Vasit, s.102; Kenz-ul Ummal, c.17, s.105; Tezkiret-ul Hafız, c.1, s.12)
İbn-i Habib ise Resulullah(sav)’ın zamanında Kur’an’ı toplayanların şunlar olduğunu söylüyor: “Ebu Derda, Zeyd b.Sabit, Ebu Zeyd, Sabit b.Zeyd, Ubey, Muaz ve Saad b.Ubeyd.”(el-Muhbir, s.386; el-İtkan, c.1, s.72; Feth-ul Bari, c.1 s.49; Umdet-ul Kari, c.20, s.27)
Saad b.Ubeyd galiba daha önce adı geçen Said’le farklı kişilerdir.(Umdet-ul Kari, c.20, s.27; el-İstiab(el-İsabe’nin haşiyesinde), c.2, s.41; el-İsabe, c.2, s..31-50; Usd-ul Gabe, c.2, s.313<Bu kitapta onun Said b.Ubeyd ile bir olup olmadığı bahsedilmiştir.>)
İbn-i Saad şöyle diyor: “Kufeliler’in naklettiğine göre o, Kur’an’ı Resulullah(sav)’in zamanında bir araya getirenlerden birisidir.” (Tabakat (İbn-i Saad-sadr yayanları), c.3, s.458)
Kur’an’ı biraraya getirdiği söylenenlerden bazıları da şunlardır: Kays b.Ubey Sa’saa, Amr b.Zeyd-ul Ensari, el-Bedri.(Umdet-ul Kari, c.20, s.27; el-İtkan, c.1, s.72; Tarih-ul Hulef’a, s.147)
İbn-i Esir de şunları nakletmektedir: Kays b.Seken, Ümm-u Varakat b.Nevfel. (Ve bir görüşe göre de Abdullah b.Haris’in kızı da Kur’an’ı biraraya getirmiştir.” (Umdet-ul Kari, c.20, s.27; el-İtkan, c.1, s.72; Tarih-ul Kur’an(Ebyari), s.108; Hilyet-ul Evliya, c.2)
Biyografilerde ve diğer bazı kitaplarda Kays b.Seken’in Kur’an’ı toplayanlardan biri olduğu yazılmıştır.(el-İsabe, c.3, s.250; el-İstiab, c.2, s.224; Usd-ul Gabe, c.4, s.216; Tabakat-u ibn-i Saad(Sadır yay.), c.3, s.513) Yine Umm-u Varakan’ın da onlardan olduğunu beyan etmişlerdir.( el-İsabe, c.3, s.250; el-İstiab, c.2, s.224; Usd-ul Gabe, c.4, s.216; Tabakat-u ibn-i Saad(Sadır yay.), c.3, s.513; Tabakat-ul İbn-i Saad, c.8, s.335; Et-Teratib-ul İdariyye, c.1, s.47; Tarih-ul kur’an(Zencani), s.41; el-Beyan, s.273; Usd-u Gabe, c.5, s.626; Fil İsabe, c.4, s.505)
Mecma b.Harise’nin de Resulullah(sav)’ın zamanıda bir-iki surenin dışında, Kur’an’ı topladığını şöyle açıklıyorlar: “Resulullah(sav) irtihal ettiğinde Kur’an’ın bir yada iki suresi kalmıştı(geri kalanını toplamıştı.(Tabakat-u İbn-i Saad, c.2, 2.bölüm, s.113; Tenzih-i Tarihi Dimeşk, c.5, s.448; et-Teratib-ul İdariyye, c.1, s.46; Kenz-ul Ummal, c.2, s.374; Mecma-uz Zevaid, c.9, s.312)
Dani, İbn-i İshak’tan Kur’an’ı biraraya getirenlerin şunlar olduğunu naklediyor: Ebu Musa Eş’ari, Mecma b.Cariye(Umdet-ul Kari, c.20, .27; el-İtkan, c.1, s.72) [Galiba doğrusu daha önceden adı geçen Mecma b.Harise’dir.], Abdullah b.Amr.
Abdullah şöyle diyor: “Kur’an’ı biraraya toplayarak her gece okuyordum. Bu haber Peygamber(sav)’e ulaşınca “Kur’an’ı bir ayda oku” diye buyurdu….”(el-İtkan, c.1, s.72; Menahil-ul İrfan, c.1, s.237; Feth-ul Bari, c.9, s.47; Tefsir-i İbn-i Kesir, c.4, s.29’un dipnotu; el-Müsannif(Abdurrezzak), c.3, s.355; Umdet-ul Kari, c.20, s.27; Kenz-ul Ummal, c.2, s.208-209; Mebahis-un fi Ulum-il Kur’an, s.120, el-Beyan, s.269; Buhus-un fi Tarih-il Kur’an ve Ulumih, s.130; Tefsir-ul Muzan, c.12, s.121)
Ayni diyor ki: Ebu Ömer ve Osman b.Said-ud Dani’nin söylediğine göre dört halife Kur’an’ı Resulullah(sav)’ın zamanında bir araya getirmişlerdi.(Umdet-ul Kari, c.20, s.27)
O halde adı geçenlere iki kişi daha eklenmektedir: Ebu Bekir b.Ebi Kuhafe, Ömer b.Hattab.
Osman b.Affan’ın kendisi şöyle diyor: “Kur’an’ı Resulullah(sav) zamanında bir araya topladım.”(Tarih-ul Hulefa, s.162)
Suyuti: Osman b.Affan’ın Kur’an’ı biraraya topladığını kendisinden nakletmektedir. Hatta İbn-i İbad diyor ki: “Osman ve Me’mun’dan başka halifelerden hiç biri Kur’an’ı toplamamıştır.” (Tarih-ul Hulefa, s.148)
İbn-i İbad’ın Kur’an’ın toplanmasından maksadı onun ezberlenmesi olabilir. Ama bu imkansızdır. Çünkü Hz.Ali(as)’da Kur’an hafızlarından biriydi.
Bunun üzerine yukardaki hadislerde, ismi tekrarlananları saymazsak toplam 24 kişi Peygamber(sav)’in zamanında Kur’an’ı biraraya toplamıştır.
Hz.Ali(as), Ubey ve İbn-i Mes’ud gibi bazı büyük sahabilerin kandilerine ait özel mushaflarının olduğunu herkes itiraf etmektedir.
Rafi şöyle diyor: “Ali b.Ebi Talib(as), Ubey b.Kaab, Zeyd b.Sabit ve Abdullah b.Mes’ud Kur’an’ı tam olarak yazmışlardır; bu Kur’an’lar sonradan yazılanlar için ölçü ve temel olarak alınmıştır.Bunda ittifak vardır.(Buhus-un fi Tarih-il Kur’an ve Ulumih, s.115-124(İ’caz-ul Kur’an)(Rafii, s.35-36’dan naklen), Mebahis’un fi Ulum-il Kur’an (Kettan), s.124)