Bir Kur’an Araştırması
AZER, HAZRETİ İBRAHİM’İN BABASI DEĞİL AMCASIDIR
Tefsir bilginleri Hz. İbrahim’in (as) Kuran’daki kıssasında geçen “Azer” sözcüğü üzerine farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bunun İbrahim (as)ın babasının ismi mi, yoksa güç alan anlamında övgü; ya da topal veya kambur vb. anlamda yergi maksadıyla kullanılan bir lakap mı olduğu hususunda görüş ayrılıkları vardır. Bu ihtilâfların kaynağı da bazı rivayetlerde İbrahim’in babasının adının “Târah” veya “Târakh” olarak zikredilmesidir. Tarihsel kaynaklar da bu rivayetleri destekler mahiyettedir. Bugün elde bulunan Tevrat’ta[1] İbrahim’in (a.s) babasının adı”Târakh” şeklinde geçer. Yine ayette geçen “baba” sözcüğünün öz baba, amca veya annenin babası yahut sözü dinlenen büyük anlamında kullanıldığı hususunda da tefsir bilginleri arasında ihtilâflar vardır. Bu ihtilâfların kaynağı da rivayetlerdir. Bu rivayetlerin bazısına göre, adı geçen kişi Hz. İbrahim’in babasıydı. İbrahim Peygamber kıyamet günü ona şefaat edecek, fakat o şefaate uğramayacak; tersine yüce Allah onu kıyamet günü kokuşmuş bir sırtlana dönüştürecek ve İbrahim ondan uzaklaşacaktır. Bazı rivayetlerde onun İbrahim’in babası olmadığı, babasının Allah’ın birliğine inandığı, müşrik olmadığı ve Peygamber efendimizin(s.a.a) atalarının müşrik olmadıkları, tümünün tevhit inancı üzere oldukları belirtilmektedir. Bunun gibi daha birçok rivayet vardır.[2]
Ama Kuran’ı Kerimin ayetlerini dikkatle incelediğimizde bu konu hakkında net bir bilgi elde edebiliriz ve buna binaen tarihi nakillerin doğru olanını ortaya çıkarabiliriz.Şimdi sırasıyla konuyla ilgili ayetleri naklediyoruz.
Konuyla ilgili ayetler:
1- Hz. İbrahim Azer’e – eb- diye hitap ediyor:
وَ إِذْ قالَ إِبْراهيمُ لِأَبيهِ آزَرَ أَ تَتَّخِذُ أَصْناماً آلِهَةً إِنِّي أَراكَ وَ قَوْمَكَ في ضَلالٍ مُبينٍ
Hani İbrahim, atası Azer’e (şöyle) demişti: “Sen putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu, ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde görüyorum.” [3]
Yukarıda zikredilen ayette Hz. İbrahim Azere –eb- baba/ata diye hitab ediyor ve onun ve içinde bulunduğu kavmin batıl bir inanç üzere olduklarını vurguluyor.
2 –Hz. İbrahim Azer’i puta tapmaktan menediyor:
وَ اذْكُرْ فىِ الْكِتَابِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّهُ كاَنَ صِدِّيقًا نَّبِيًّا إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ يَأَبَتِ لِمَ تَعْبُدُ مَا لَا يَسْمَعُ وَ لَا يُبْصِرُ وَ لَا يُغْنىِ عَنكَ شَيًْا يَأَبَتِ إِنىِّ قَدْ جَاءَنىِ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ فَاتَّبِعْنىِ أَهْدِكَ صِرَاطًا سَوِيًّا يَأَبَتِ لَا تَعْبُدِ الشَّيْطَانَ إِنَّ الشَّيْطَانَ كاَنَ لِلرَّحْمَانِ عَصِيًّا َأَبَتِ إِنىِّ أَخَافُ أَن يَمَسَّكَ عَذَابٌ مِّنَ الرَّحْمَانِ فَتَكُونَ لِلشَّيْطَنِ وَلِيًّا
‘‘Kitap’ta İbrahim’i de zikret. Gerçekten o, doğruyu-söyleyen bir peygamberdi. Hani atasına demişti: “Ata, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?”Ata, gerçek şu ki, bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım. Ata, şeytana kulluk etme, kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah)a başkaldırandır Ata, gerçekten de korkuyorum, sana rahmandan bir azap gelip çatar da Şeytan’a dost olursun.’’ [4]
Naklettiğimiz ayetlerde ise Hz. İbrahim (as) yavaş yavaş Azer’in inancını sorgulamaya başlıyor ve Onu Putlara tapmaktan menediyor ve onu kendisine tabi olmaya davet ediyor. Bunu da farklı cümlelerle ısrarla yapıyor.
3- Azer, Hz. İbrahim’i taşa tutmakla tehdit ediyor:
قَالَ أَ رَاغِبٌ أَنتَ عَنْ ءَالِهَتىِ يَإِبْرَاهِيمُ لَئنِ لَّمْ تَنتَهِ لَأَرْجُمَنَّكَ وَ اهْجُرْنىِ مَلِيًّا
‘‘Atası, ey İbrahim dedi, benim mabutlarımdan yüz mü çevirmedesin? Bu işten vazgeçmezsen taşlarım seni, uzun bir zaman görünme, git, bırak beni. [5]
Ama Azer, Hz. İbrahim’e cevap vermekte gecikmiyor ve onu yererek yaptığı işten vazgeçmesini aksi takdirde onu taşa tutacağını vurguluyor ve şiddetle İbrahim’den kendisinden uzaklaşmasını istiyor.
4 – Hz. İbrahim Azer’e kendisi için Allah’tan bağışlanma dileyeceği sözünü veriyor.
قَالَ سَلَامٌ عَلَيْكَ سَأَسْتَغْفِرُ لَكَ رَبىِّ إِنَّهُ كاَنَ بىِ حَفِيًّا
‘‘(İbrahim:) “Selam üzerine olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü O, bana pek lütufkârdır” dedi.’’ [6]
Ama şefkat ve rahmet sembolü olan Hz. İbrahim Azer’in bu tehdit ve nefret dolu sözlerine rağmen onun için Allah’tan bağışlanma dileceği vadinde bulunuyor.
5 – Hz. İbrahim Azer’e verdiği sözü yerine getiriyor:
وَ اغْفِرْ لِأَبىِ إِنَّهُ كاَنَ مِنَ الضَّالِّينَ
‘‘Atamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır.’’[7] .
Hz. İbrahim Azer’e verdiği vadi yerine getiriyor ve onun için Allah’tan bağışlanma diliyor.
7 – Kuran’ın Uyarısı
مَا كاَنَ لِلنَّبىِِّ وَ الَّذِينَ ءَامَنُواْ أَن يَسْتَغْفِرُواْ لِلْمُشْرِكِينَ وَ لَوْ كَانُواْ أُوْلىِ قُرْبىَ مِن بَعْدِ مَا تَبَينََ لهَُمْ أَنهَُّمْ أَصْحَابُ الجَْحِيمِ
‘‘Kendilerine onların gerçekten çılgın ateşin ehli oldukları açıklandıktan sonra -yakınları dahi olsa- müşrikler için bağışlanma dilemeleri peygambere ve iman edenlere yaraşmaz.’’ [8]
Kuranı Kerim yukarıda nakledilen ayeti kerimede Peygamberi ve bütün müminleri akrabaları olsalar dahi müşrikler için bağışlanma dilemeleri hususunda uyarıyor.
Yine Kuran başka bir ayeti kerimede Allah düşmanlarını dost edinmemeleri hususunda müminleri kesin bir dille uyarıyor:
ياَأَيهَُّا الَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَتَّخِذُواْ عَدُوِّى وَ عَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاءَ تُلْقُونَ إِلَيهِْم بِالْمَوَدَّةِ وَ قَدْ كَفَرُواْ بِمَا جَاءَكُم مِّنَ الْحَقِّ يخُْرِجُونَ الرَّسُولَ وَ إِيَّاكُمْ أَن تُؤْمِنُواْ بِاللَّهِ رَبِّكُمْ إِن كُنتُمْ خَرَجْتُمْ جِهَادًا فىِ سَبِيلىِ وَ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتىِ تُسِرُّونَ إِلَيهِْم بِالْمَوَدَّةِ وَ أَنَا أَعْلَمُ بِمَا أَخْفَيْتُمْ وَ مَا أَعْلَنتُمْ وَ مَن يَفْعَلْهُ مِنكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاءَ السَّبِيلِ إِن يَثْقَفُوكُمْ يَكُونُواْ لَكُمْ أَعْدَاءً وَ يَبْسُطُواْ إِلَيْكُمْ أَيْدِيهَُمْ وَ أَلْسِنَتهَُم بِالسُّوءِ وَ وَدُّواْ لَوْ تَكْفُرُونَ لَن تَنفَعَكُمْ أَرْحَامُكمُْ وَ لَا أَوْلَادُكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَفْصِلُ بَيْنَكُمْ وَ اللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
‘‘Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkâr etmişler, Rabbiniz olan Allah’a inanmanızdan dolayı elçiyi de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp-çıkarmışlardır. Eğer siz, Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hâlâ sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıp-sapmış olur. Eğer sizi ele geçirecek olurlarsa, size düşman kesilirler, ellerini ve dillerini kötülükle size uzatırlar. Onlar sizin inkâr etmenizi içten arzu etmişlerdir. Ne yakın akrabalarınız, ne çocuklarınız kıyamet günü size bir yarar sağlayamaz. (Allah) Sizin aranızı ayıracaktır. Allah, yaptıklarınızı görendir.’’ [9]
8 – Kuranı Kerim Hz. İbrahim’in Azer’in Allah düşmanı olduğuna yakin ettikten sonra ondan uzaklaştığını vurguluyor
وَ ما كانَ اسْتِغْفارُ إِبْراهيمَ لِأَبيهِ إِلاَّ عَنْ مَوْعِدَةٍ وَعَدَها إِيَّاهُ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ أَنَّهُ عَدُوٌّ لِلَّهِ تَبَرَّأَ مِنْهُ إِنَّ إِبْراهيمَ لَأَوَّاهٌ حَليمٌ
‘‘İbrahim’in babası için bağışlanma dilemesi, yalnızca ona verdiği bir söz dolayısıyla idi. Kendisine, onun gerçekten Allah’a düşman olduğu açıklanınca ondan uzaklaştı. Doğrusu İbrahim, çok duygulu, yumuşak huyluydu.’’ [10]
Daha önce naklettiğimiz ayetlerin ardından Kuran hemen Hz. İbrahim’i savunmaya geçiyor ve onun Azer hakkında bağışlanma dilemesini Azer’in Allah düşmanı olduğunu kesin olarak bilmeden önce yaptığını ve bunu öğrenir öğrenmez ondan uzaklaştığını bildiriyor.
9 – İbrahim yalnız bir konu hariç tüm inananlar için örnektir
قَدْ كاَنَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فىِ إِبْرَاهِيمَ وَ الَّذِينَ مَعَهُ إِذْ قَالُواْ لِقَوْمهِِمْ إِنَّا بُرَءَ ؤُاْ مِنكُمْ وَ مِمَّا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ كَفَرْنَا بِكمُْ وَ بَدَا بَيْنَنَا وَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَ الْبَغْضَاءُ أَبَدًا حَتىَ تُؤْمِنُواْ بِاللَّهِ وَحْدَهُ إِلَّا قَوْلَ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ لَأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَ مَا أَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللَّهِ مِن شىَْءٍ رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكلَّْنَا وَ إِلَيْكَ أَنَبْنَا وَ إِلَيْكَ الْمَصِيرُ
‘‘İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır. Hani kendi kavimlerine demişlerdi ki: “Biz, sizlerden ve Allah’ın dışında taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık) tanımayıp-inkar ettik. Sizinle aramızda, siz Allah’a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir.” Ancak İbrahim’in babasına: “Sana bağışlanma dileyeceğim, ama Allah’tan gelecek herhangi bir şeye karşı senin için gücüm yetmez.” demesi hariç. “Ey Rabbimiz, biz sana tevekkül ettik ve ‘içten sana yöneldik.’ Dönüş sanadır.”’’ [11]
Ama buna rağmen Kura’nı Kerim Allah düşmanı olan ve puta tapanlara karşı hassasiyetini belirtmek için Hz. İbrahim’i bir konu hariç tüm hususlarda inananlar için örnek olarak sunuyor. O da İbrahim’in Azer için bağışlanma dilemesi.
10-Hz. İbrahim Azer’den ve kavminden uzaklaşıyor ve Allah’tan kendisine Salih evlatlar bağışlamasını diliyor.
وَ قالَ إِنِّي ذاهِبٌ إِلى رَبِّي سَيَهْدينِ وَامْرَأَتُهُ قَآئِمَةٌ فَضَحِكَتْ فَبَشَّرْنَاهَا بِإِسْحَقَ وَمِن وَرَاء إِسْحَقَ يَعْقُوبَ
(İbrahim) Dedi ki: “Şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim; O, beni hidayete erdirecektir.” “Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et.”[12]
Hz. İbrahim, Azer, kavmi ve kendisi arasında geçen olayların ardından ve kavminin onu ateşe atıp kurtulmasından sonra kavminin putperestlikte ısrar ettiklerini görünce onlardan uzaklaşarak başka diyarlara göç ediyor ve Allah’tan salih evlatlar bağışlamasını diliyor:
11- Allahu Teâlâ, Hz. İbrahim’im duasını kabul ediyor
فَبَشَّرْناهُ بِغُلامٍ حَليمٍ وَ بَشَّرْناهُ بِإِسْحاقَ نَبِيًّا مِنَ الصَّالِحينَ
‘‘Bunun üzerine biz, İbrahim’e yumuşak huylu bir oğlan (İsmail’i) müjdeledik.’’[13]
‘‘O esnada hanımı ayakta idi ve (bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak’ı, İshak’ın ardından da Ya’kub’u müjdeledik.’’[14]
Kuran’ı Kerim Saffat suresinde Allah’ın İbrahim’in duasına icabet ettiğini ve ona iki çocuk bahşettiğini bildiriyor:
12 – Allah Teâlâ Hz. İbrahim’e bu iki çocuğu onun yaşlılık döneminde bahşediyor ve İbrahim yaşlılığında Allah’tan anne-babasını bağışlamasını diliyor.
الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِى وَهَبَ لىِ عَلىَ الْكِبرَِ إِسْمَاعِيلَ وَ إِسْحَاقَ إِنَّ رَبىِّ لَسَمِيعُ الدُّعَاءِ رَبِّ اجْعَلْنىِ مُقِيمَ الصَّلَوةِ وَ مِن ذُرِّيَّتىِ رَبَّنَا وَ تَقَبَّلْ دُعَاءِ رَبَّنَا اغْفِرْ لىِ وَ لِوَالِدَىَّ وَ لِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ
Hamd Allah’a ki ihtiyarlığımda bana İsmail’i ve İshak’ı verdi. Şüphe yok ki Rabbim, duayı mutlaka duyar.
“Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur.”
“Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve müminleri bağışla”[15]
Hz. İbrahim, Allah’ın onun duasına icabet edip iki çocuk bağışlamasının ardından Allah’a bu nimetinden dolayı şükrediyor ve kendisinin ve soyundan gelenlerinde namazı ayakta tutanlardan olmasını dileyip ardından anne-babası ve müminler için Allah’tan bağışlanma diliyor:
Burada dikkat edilmesi gereken husus şu ki Allah İbrahim’e yaşlılıkta çocuk bahşetti ve İbrahim’de çocuklarının doğumundan sonra Allah’a hamdu senada bulunduktan sonra anne-babası ve müminler için dua ediyor. Oysa daha önce zikrettiğimiz ayetlerde buyruluyordu ki İbrahim Azer’in Allah düşmanı olduğuna yakin ettikten sonra ondan uzaklaşmıştı ve Kuran’ın ayetleri üzerede anlaşılıyor ki bu olaylar Hz. İbrahim’in gençliğinde vuku buldu.[16] Öyleyse yukarıda zikredilen anne baba –valideyn- kelimesindeki valid/baba kelimesinden maksat Azer’den başkası olmalı.
Diğer taraftan Hz. İbrahim’in duasında anne babasını müminlerle birlikte zikrediyor ki buda onun anne babasının müminlerle aynı konumda olduklarını gösteriyor.
Yine Hz. İbrahim’in Hz. İsmail ile birlikte Kâbe’yi yaparken ettiği dualardan[17] da bu olayın Hz. İbrahim’in hicretinden sonra olduğunun bir diğer kanıtıdır.
Böylelikle ayet akışı itibariyle ve diğer karinelerin de desteğiyle gösteriyor ki, Hz. İbrahim’in dua ettiği babası, daha önce yüce Allah’ın, “Babası/atası Azer’e…” ifadesinde işaret ettiği kimseden ayrıdır. Çünkü açıkça görüldüğü gibi, ayetler İbrahim’in, sırf sözünü tutmak için ona dua ettiğini, sonra onun Allah düşmanı olduğunu anlayınca kendisiyle ilişkilerini kestiğini ifade etmektedir. Daha önce ilişkisini kestiği ve ondan ayrılarak Rabbine sığındığı birine yeniden dua etmesinin mantığı yoktur. Öyleyse, atası Azer, onun bu son duasında annesiyle birlikte zikredip dua ettiği öz babasından başka birisidir. Bu son duasının içerdiği en latif kanıt ise, “valideyye” sözcüğünün kullanılmış olmasıdır. “Valid” ifadesi Arapçada ancak öz baba için kullanılır. O da insanın doğumuna sebep olan kimse anlamına gelir. Önceki duasında ise, “Babamı da bağışla. Çünkü o sapıklardandı.” demişti. Bu ayette “eb” sözcüğü kullanılıyor. Yani –eb- sözcüğü mana itibariyle –valid- sözcüğünden daha kapsamlıdır.
13- Eb kelimesinin Kuran’ı Kerim’de baba dışındaki kişiler hakkında kullanıldığına dair bazı ayetler:
أَمْ كُنتُمْ شهَُدَاءَ إِذْ حَضَرَ يَعْقُوبَ الْمَوْتُ إِذْ قَالَ لِبَنِيهِ مَا تَعْبُدُونَ مِن بَعْدِى قَالُواْ نَعْبُدُ إِلَاهَكَ وَ إِلَاهَ ءَابَائكَ إِبْرَاهِمَ وَ إِسْمَاعِيلَ وَ إِسْحَاقَ إِلَاهًا وَاحِدًا وَ نحَْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ
‘‘Yoksa siz, Yakup’un ölüm anında, orada şahitler miydiniz? O, oğullarına: “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?” dediğinde, onlar: “Senin ilahına ve ataların/babaların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahı olan tek bir ilaha ibadet edeceğiz; bizler ona teslim olduk” demişlerdi.’’ [18]
Yukarıdaki ayette Hz. Yakup’un oğulları O’na biz senin ve babalarının ilahına tapacağız diye cevap veriyorlar. Oysaki Hz. İbrahim Yakup’un dedesi ve Hz. İsmail’de onun amcasıdır.
وَ اتَّبَعْتُ مِلَّةَ ءَابَاءِى إِبْرَاهِيمَ وَ إِسْحَاقَ وَ يَعْقُوبَ مَا كاَنَ لَنَا أَن نُّشْرِكَ بِاللَّهِ مِن شىَْءٍ ذَالِكَ مِن فَضْلِ اللَّهِ عَلَيْنَا وَ عَلىَ النَّاسِ وَ لَاكِنَّ أَكْثرََ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ
‘‘Atalarım İbrahim’in, İshak’ın ve Yakub’un dinine uydum. Allah’a hiç bir şeyle şirk koşmamız bizim için olacak şey değil. Bu, bize ve insanlara Allah’ın lütuf ve ihsanındandır, ancak insanların çoğu şükretmezler’’ [19]
وَ كَذَالِكَ يجَْتَبِيكَ رَبُّكَ وَ يُعَلِّمُكَ مِن تَأْوِيلِ الْأَحَادِيثِ وَ يُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَ عَلىَ ءَالِ يَعْقُوبَ كَمَا أَتَمَّهَا عَلىَ أَبَوَيْكَ مِن قَبْلُ إِبْرَاهِيمَ وَ إِسحَْاقَ إِنَّ رَبَّكَ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
‘‘Böylece Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır. Elbette Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.’’ [20]
Bu iki ayette de Hz. Yusuf babaları tabirinde Hz. İshak onun dedesi ve Hz. İbrahim’de onun dedesinin babasıdır.
Bundan da anlaşılıyor ki, ayette sözü edilen Azer, İbrahim’in öz babası değildir. Baba niteliğini gerektirecek ve İbrahim’in kendisine “babacığım” demesine neden olacak manevî bir babalığı söz konusuydu. Dilde dedeye, amcaya, öz babadan sonra anneyle evlenen insana, insanın işlerinin yönetimini üstlenen kimselere ve sözü dinlenen büyüklere öğretmene, baba demek caizdir.[21] Bu sırf Arapçaya özgü bir durum da değildir. Bu ve benzeri hususlar da diğer diller de Arapça gibi geniş bir kullanım alanına sahiptirler. Bütün dillerde edebî sanatların el verdiği oranda etkili anlatım ve anlaşma için anne, amca, kardeş, baş, göz, ağız, el, pazı ve parmak gibi sözcükler son derece geniş bir anlamsal yelpazede kullanılırlar.
TEVRAT VE İNCİLDE HZ. İBRAHİMİN BABASI
Tevratta Hz. İbrahim’in babasının adı Terah olarak geçer.
Terah, oğlu Avram’ı, Haran’ın oğlu olan torunu Lut’u ve Avram’ın karısı olan gelini Saray’ı yanına aldı. Kenan ülkesine gitmek üzere Keldaniler’in Ur Kenti’nden ayrıldılar. Harran’a gidip oraya yerleştiler.[22]Artık adın Avram değil, İbrahim olacak. Çünkü seni birçok ulusun babası yapacağım.[23]
Yine İncil’de Hz. İsa’nın soyundan bahsederken Hz. İbrahim’in babasının adının Terah olduğu geçer.
Yakup oğlu, İshak oğlu, İbrahim oğlu, Terah oğlu, Nahor oğlu,[24]/[25]
Netice olarak diyoruz ki her kadar bazı hadislerde ve nakillerde farklı görüşler ortaya atılsa da Kuranı Kerim’in ayetleri ışığında doğru neticeye varmak mümkündür. Diğer nakillerde gerçekte doğruluğunu Kuran’dan alır. Böylelikle tarafsız olarak ayetlerin incelenmesi ve konuyla bağlantılı olan ayetlerin hepsinin gözden geçirilmesi durumunda Kuran’ın her hangi bir konusunda doğru neticeye varmak mümkündür. Tefsirlere baktığımızda genelde olaya mezhepsel yönden yaklaşıldığı için net bir netice alınmamıştır. Hatta bazıları konu hakkında görüş belirtmemek için konunun önemli olmadığını ve tefsirine gerek bulunmadığını dile getirmişlerdir. Oysa şu noktayı unutmamak gerekiyor ki Kuran’ı Kerim hikâye ve tarih kitabı değil hidayet kitabıdır. Allah’u Teala kitabında bu olaya farklı surelerde değinmiştir. Bu da konunun önemli bir haber, mesaj ve hidayet edici bir yönü olduğunu gösterir ve hidayet Allah’tandır.
Özgür ARAPOĞLU
[1] – Tevrat,Yaratılış Kitabı.11: 31
[2] – El- Mizan Tercümesi c 7 s. 377/378 den iktibasla.
[3] – Enam 74
[4] – Meryem 41-45
[5] – Meryem 46
[6] – Meryem 47 / Mümtehine 4
[7] – Şuara 86
[8] – Tevbe 113
[9] – Mümtehine 1-3
[10] – Tevbe 114
[11] – Mümtehine 4
[12] -Saffat 99/100
[13] – Saffat 101
[14] -Hud 71
[15] – İbrahim 39-41
[16] – Bir genç duymuştuk dediler, İbrâhim deniyordu adına, onlardan (putlardan) bahsediyordu. (Enbiya 60) konunun detayını anlamak için Enbiya 51/70 ayetlerine bakınız.
[17] – Konuyla ilgili ayetler için Bakara 127/129’a bakınız.
[18] – Bakara 133
[19] – Yusuf 38
[20] – Yusuf 6
[21] – Müfredatı Rakıp –eb- kökü.
[22] – Tevrat ,Yaratılış Kitabı.11: 31
[23] – Tevrat, Yaratılış Kitabı.17: 5- D Not 17:5 “Avram”: “Yüce Baba” anlamına gelir.17:5 “İbrahim”: İbranice Avraham, “Çokların babası” anlamına gelir.
[24] – Luk.3: 34
[25] – İsa’nın Soyu : İsa görevine başladığı zaman otuz yaşlarındaydı. Yusuf’un oğlu olduğu sanılıyordu. Yusuf da Eli oğlu, Mattat oğlu, Levi oğlu, Malki oğlu, Yannay oğlu, Yusuf oğlu, Mattitya oğlu, Amos oğlu, Nahum oğlu, Hesli oğlu, Nagay oğlu Mahat oğlu, Mattitya oğlu, Şimi oğlu, Yosek oğlu, Yoda oğlu, Yohanan oğlu, Reşa oğlu, Zerubbabil oğlu, Şealtiel oğlu, Neri oğlu, Malki oğlu, Addi oğlu, Kosam oğlu, Elmadam oğlu, Er oğlu, Yeşu oğlu, Eliezer oğlu, Yorim oğlu, Mattat oğlu, Levi oğlu, Şimon oğlu, Yahuda oğlu, Yusuf oğlu, Yonam oğlu, Elyakim oğlu, Mala oğlu, Menna oğlu, Mattata oğlu, Natan oğlu, Davut oğlu , İşay oğlu, Ovet oğlu, Boaz oğlu, Salmon*fx* oğlu, Nahşon oğlu, Amminadav oğlu, Ram oğlu*fx*, Hesron oğlu, Peres oğlu, Yahuda oğlu, Seruk oğlu, Reu oğlu, Pelek oğlu, Ever oğlu, Şelah oğlu, Kenan oğlu, Arpakşat oğlu, Sam oğlu, Nuh oğlu, Lemek oğlu, Metuşelah oğlu, Hanok oğlu, Yeret oğlu, Mahalalel oğlu, Kenan oğlu Enoş oğlu, Şit oğlu, Adem oğlu, Tanrı Oğlu’ydu. ( Luk.3:1/ 38)
Özgür ARAPOĞLU
Latest posts by Özgür ARAPOĞLU (see all)
- Bunaltılan Alevi Kimliği (1) - 13 Ocak 2013
- Hz. Ali’nin (a.s) Mucizevi Doğumu - 16 Haziran 2011
- Muharrem Ayına Girerken - 05 Aralık 2010
- Gadiri Hum Velayet Bayramı Kutlu Olsun - 16 Kasım 2010
- Gerçeği Bildikleri Halde Görmezden Gelen Körler - 19 Eylül 2010